Herkese merhaba daha önce belirtmiş olduğum gibi artık bölümleri karakterlerimin ağzından okuyacaksınız. Kurgumda bambaşka bir döneme giriyoruz. Her şey asıl şimdi başlıyor!!! Bana büyük keyif ve farklı heyecanlar yaşatırlarken umarım siz de aynı hisleri karakterlerimle ve benimle aynı şekilde hissedersiniz...
Ve beni bilen bilir 'Dönence' konusunda benim zamanla ilgili bir tedirginliğim yoktur. Bölüm hazırsa ve içime sinecek hale gelmişse tıpkı bu bölümde, şimdi yapacağım gibi alakasız ya da bağımsız bir zamanda pat diye atarım. Keyifli okumalar ;))
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım!!!
Cemre
Aylar önce gönüllü olarak yaşamdan öylesine kopmuştum ki, umutsuzluk ve boş vermişlik hissi beni neredeyse önünde diz çöktürecekti.
Hayatım boyunca bitişe hiç bu kadar yakın olmamıştım. Ya da sonu gelen bir şeye bu kadar hissederek şahit olmamıştım. Artık bana veda eden yaşanmışlıklarımdaki ağırlığın beni terk edişiyle hafifleyeceğim fikrine bile çok uzaktım.
Ta ki mezarı başında Barış'la yüzleşinceye dek.
Ta ki ona Egemen'i anlatıncaya dek.
Ta ki... Ta ki Egemen'in varlığı bana artık Barış'ın yokluğunu gerçekten gösterinceye dek.
Yok olan bir hayattan var olmaya başlayan başka bir yaşam vardı artık önümde. Hem de ne kadar korksam, ne kadar kaçsam da tüm gerçekliğiyle kalbimin tam ortasında kendine yeni bir dünya yaratmaya başlamıştı.
Dün Ankara'da o felaketin yaşandığı o lanet yerde, Egemen ile duvara indirdiğim her darbede eski Cemre Yılmaz'ın kabuk değiştirdiğinin farkına varmıştım.
Artık gerçek Cemre'nin gücünün ve başarabileceklerinin inancına güveniyordum.
Dün yıktığımız duvarın altında anılarla birlikte kendimi de terk etmiştim. Eski beni. Yaşadığı o felaketten sonra güçsüz düşen Cemre'yi.
Geçen yılki o felaketin kabuğu yavaş yavaş, sabırla çatlamaya başladığında kendimi kozasından özgürlüğe kavuşan bir kelebek gibi hissediyordum. Çünkü Egemen yanımdaydı.
Aslında Egemen artık sadece yanımda değildi.
Sadece elimi tutmuyordu.
Egemen artık benliğiyle ruhuma da dokunuyordu. Bana yaşamam ya da hayata devam edebilmem için nedenler sunmuyordu; bana nasıl yaşayabileceğimi, nasıl devam edebileceğimi ve nasıl ayağa kalkacağımı yaşayarak öğretiyordu.
Bana yol göstermiyordu; beni o yollara peşi sıra sürüklüyor, düşe kalka dizlerim kanaya kanaya da olsa vazgeçmeden nasıl koşmam gerektiğini öğretiyordu. Üstelik benim yollarımda benimle birlikte tökezliyor, benimle birlikte düşüyor ve düştüğü yerden ayağa kalkarak devam etmem için bana tekrar tekrar el uzatıyordu.
Fakat benim yollarım onu da yoruyordu.
Ama artık buraya kadardı. Artık yön değiştirmenin zamanı gelmişti. Artık biraz da Egemen'in yollarına sapmanın zamanı gelmişti.
Ve ben Cemre Yılmaz, Egemen Sancaktar'ın yolunda yorulmaya ve kaybolduğu o karanlıkta onu bulmaya hazırdım.
Şimdi balyoz artık benim elimdeydi ve Egemen'in gözlerinin derinliklerinde onu dibe çekmeye çalışan geçmişinin görünmez duvarını yıkmak için sabırsızlanıyordum. Onu oradaki o görünmez karanlıkta ve soğukta yalnız başına bırakmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNENCE
Teen FictionBir yılda iki farklı yaşam tatmıştım. İki farklı hayat dokunmuştu ruhuma. Ben buna bir isim vermiştim; Dönence. Birinin sonu vasiyet gibi diğerinin başlangıcını garantiye almıştı. Yaşam başlar ve biterdi. Benim yaşamım ise biterken başlamıştı. Tük...