1.BÖLÜM

12.2K 877 279
                                    

Duvara sertçe çarpan tahta sandalye büyük bir gürültüyle parçalara ayrıldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Duvara sertçe çarpan tahta sandalye büyük bir gürültüyle parçalara ayrıldı. Yere düşen parçalar boş zeminde sekerken çıkan ses, odanın karanlık duvarlarında yankılandı. Pamir öfkesini burnundan dışarı bırakırken, gittikçe düşen oda sıcaklığına rağmen sakin kalmaya çalışıyordum. Sanırım bu konuda ondan çok daha başarılıydım. O öfkesini hiç tereddüt etmeden dışarı kusarken ben sessizce içimde demliyordum. Doğru zaman geldiğinde naif ama son derece ölümcül bir darbe şeklinde rakibime indirebilmek için.

Karanlık ve soğuk odada ayaklarımı yere sürüyerek ağır ağır ilerledim. Hemen önümde vücudu kanlar içinde yerde yatan adamın karşısına geçip yavaşça diz çöktüm. Ağır ama tehditkar bir hareketle parmaklarımı adamın saçlarının arasına daldırdım ve saçlarını sıkıca kavradım. Acıyla inlemesine bakılırsa, Pamir' in duvara çarpıp parçalamadan hemen önce bu adamın kaburgalarına indirdiği sandalye onun birkaç kaburgasına mal olmuştu. Parmaklarımın arasındaki saçlara biraz daha asıldıktan sonra, en duygusuz sesimle konuştum.

-Evet, bizim çok sevgili konsey muhafızımız. Bence senden ne istediğimizi gayet net bir şekilde anladın ve bu anlaşmayı bize pürüz çıkarmadan kabul ediyorsun? Öyle değil mi!? Sorumdan katıksız tehdit kokusu yükselirken adamın saçlarını biraz daha çekmemle birlikte acı bir inleme daha odada yankılandı. Feryat eder gibi bir sesle:

-Yapmayın efendim, lütfen! Yaşatmazlar beni! Dedi. Adamın acı dolu yalvarmasının üzerine Pamir' le kısa bir anlığına göz göze geldik. Benim yapmama izin vermesini istemiştim ve tabii bir de, öfkesine hakim olmasını. Bu adamı geceki büyük planımızı gerçekleştirebilmemiz için ikna etmemiz gerekiyordu. Onu bin parçaya ayırmamız değil! Ama konsey binasının en çok korunan yerlerinden biri olan kütüphanenin sorumlularının başında gelen bir muhafızı, yapacaklarımıza göz yumması için ikna etmek o kadar da kolay değildi. Arkamızda bıraktığımız iki saat boyunca bunu gayet iyi anlamıştık. Fakat şu saatten sonra girdiğimiz yolun dönüşü yoktu. Buradan çıkar çıkmaz konseye gitmemesi için önünde yalnızca iki seçenek vardı: Ya bizimle anlaşmayı kabul edip dediğimiz her şeyi harfiyen yapacaktı. Ya da...

-Ölüm... Adamın gözleri dehşetle benim alev alev yandığını bildiğim gözlerimi bulmuşken diğer elimin işaret parmağını yaktım ve adamın yüzüne yaklaştırdım. Korkuyla kasılan yüzünü artık çok daha net görüyorken devam ettim:

-O koruduğun sevgili konseyin bizim elimizi kana buladı! Duman' ı hatırlıyorsun öyle değil mi? Elbette ki hatırlıyorsun! Ve eminim, sonunun onunki gibi olmasını istemezsin! Adam sessizce yutkunmuştu. Şu an yardım isteyebileceği ya da yalvarmalarıyla ikna edebileceği kimse olmadığını bir kez daha anlamıştı. Neler hissettiğini gayet iyi biliyordum: Korku... Güvensizlik... Çaresizlik...

-O emri bize veren de, Duman' ı öldüren de konsey! Tıpkı 6. Kuşağı öldürenlerin onlar olduğu gibi! Yani sen bu kapıdan çıkıp onlara gittiğin ilk saniye, bir ölüden başka hiçbir şey olmayacaksın! Seni dinlemeyecekler bile! Kim için ne ifade ettiğini bir kez daha düşün. Sana ihtiyacımız var, senin de bize... O yüzden anlaşma yapmaktan başka çaren yok! Bu geceyi görmezden gelirsen, sırrın sonsuza dek bizimle kalacak. Tabii sen de nefes almaya devam edebileceksin.

AYKIRI:3 YEMİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin