"Güney' den döndüğümde... Tekrar gideceğim... Pamir ile birlikte... Dünyaya gideceğim...!"
Annem sözlerim üzerine bir süre tepki veremeden sadece yüzüme baktı. Daha sonra kafasını iki yana sallarken, duyduklarına inanamadığını ifade eden bir tavırla:
-Sen ne dediğini bilmiyorsun. Ben sana buraya aitsin, benim yanımda olmalısın dedikçe sen daha da uzağa gitmek istiyorsun, saçmalıyorsun Beria dedi.
Karşılık vermekte gecikmemiştim.
-İzin ver gideyim... Bak, iznini istiyorum. Bir anneme kavuşayım derken ötekinin kalbini kırmak istemiyorum. İzin ver ki ikinizin de gönlünü yeniden kazanabileyim. İzin ver, istediğim kişi olabileyim. Beni kısıtlama. Özgürlüğe uçmamı sağlayacak olan kanatlarıma yeni kavuşmuş gibi hissederken, beni bir kafese mahkum etme anne...
-Sen buraya aitsin. Sen bana aitsin. Benim bebeğimsin... Tamam, şimdilik yönetimden uzak durabilirsin. Seni yanımda olman için zorlamayacağım. Hatta Güney' e gitmene bile izin verebilirim ama bu... Bu imkansız Beria. Benden böyle bir şey isteme.
-Biliyor musun anne...? Seni rüyalarım haricinde görmemiş, seninle vakit geçirmemiş olmama rağmen yokluğun boyunca hep hasretini çektim. Seni özledim... Seni hep merak ettim, hayalini kurdum. Daha önce beni sarmayan o kolların arasında hissedeceğim huzurun hayali bile yetmişti seni özlememe. Bana inanıyorsun değil mi?
Gözleri dolmuştu ama yine de sert duruşundan ödün vermeden yalnızca kafasını sallayarak onaylamıştı beni. Olduğu yerde kıpırdamadan gözlerime bakmaya, beni dinlemeye devam ediyordu. Sanki şimdi koşsa, sıkıca sarılsa bana, her şeyi kabul edecekti. Ancak onu tutan şeyler vardı. Anne yanı bana kıyamıyorken, annemi bir zırh gibi sarmalayan o güçlü komutan, hala bazı şeylere engel oluyordu.
-Seni ne kadar özlemişsem aynı şekilde onu da özlüyorum anne... Üstelik seni hiç görmemişken hissettiğim özlem bir yana, bir de tam on sekiz yılımı dip dibe geçirdiğim o kadına olan özlemimi hayal et... Hissedebiliyor musun? Beni bir parça olsun anlayabiliyor musun? Eğer anlarsan, bana gitme demezsin. Biliyorum. O yüzden lütfen... Lütfen anla beni anne...
Gözlerini sımsıkı kapatıp parmaklarıyla şakaklarına bastırdı. Derin bir nefes aldıktan sonra da gözlerini açıp yeniden bana baktı. Kendi içinde verdiği kanlı savaşı görebiliyordum ve korkarım ki komutan, her defasında anneme galip geliyordu.
-Beria... Uzağımda olduğun müddetçe seni koruyamam. Hiçbir şey senin güvenliğinden önemli olamaz. Eminim annem dediğin o kadın da bunları duyuyor olsaydı bana hak verirdi.
-Öyle bile olacak olsa, bunu ondan duymak istiyorum. Hiç değilse onunla adam akıllı vedalaşabilmek istiyorum.
-Anlamıyorsun. Bazı şeyleri çocuk oyuncağı sanıyor, yaklaşan tehlikeyi göremiyorsun. O yüzden şimdilik bu konuyu burada kapatalım ve sen biraz dinlen. Dediğim gibi Güney' e gitmene de izin vereceğim. Belki bu sayede bazı şeylerin farkına varabilir ve benden saçma isteklerde bulunmazsın. Vakti geldiğinde gerekirse bu konuyu yeniden konuşuruz ama kararımın değişmeyeceğini bil ve boş hayallere kapılma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIRI:3 YEMİN
FantasyAYKIRI SERİSİ'NİN 3. KİTABIDIR! *** Zıtlıklar düğüm oldukları noktada da itebilirler mi birbirlerini? Yoksa verdikleri her tepki, bundan sonra onları itmek yerine birbirlerine mi çekecekti? Daha yakın! Şimdi herkes daha yakın! Hayaller ve gerçekle...