"Zamanı geldiğinde... Seni bulacak..."
Büyücünün dilinden dökülen kelimeler noktaya kavuştuğunda büyük bir ışık kümesi gözlerime hücum etti ve beni yeniden şimdiki zamana sürükledi. Ayaklarım yeniden şimdiye basmaya başladığında, ne acı, ne korku, ne de genzime dolan kan kokusu kalmıştı. Büyücü de gayet sakin bir şekilde karşımda dikiliyordu, sanki az önce olanlar hiç yaşanmamış gibi. Bir elimi kontrol amaçlı hızlıca burnuma götürdüğümde, beklediğimin aksine elime kan bulaşmamıştı. Ben... Ben şuan sanki az önce rüya görmüşçesine sapasağlam ayakta dikiliyordum. Neler olmuştu öyle? Bu adam bana ne yapmıştı? Kaç saniyede olmuştu tüm bunlar? Üstelik annem... Annemin az önce yaşadıklarımdan haberinin olmadığı da gayet açıktı. Hala büyük bir sabırla, büyücünün ağzını açıp bana bir şeyler sormasını bekliyordu. Bense büyücüden bir açıklama istiyordum. Az önce bana ne yaptığına dair.
-Bana... Bana ne yaptın?
Büyücü bir şey söylemek yerine bir adım geri çıkıp pelerininin şapkasını kapattı. Annemse bir şeylerin yolunda gitmediğini henüz anlıyordu. Fakat ondan önce davranarak bir kez daha:
-Az önce yaşadıklarımın anlamı neydi, büyücü? Diye sordum.
Şimdi ikimiz de kızıl gözlerimizi büyücünün üzerine dikmiş, onun sessizliğini bozmasını beklemeye başlamıştık. Birkaç saniyenin sonunda büyücü derin bir nefes alıp, kafasını kaldırmadan ürpertici diyebileceğim kadar soğuk bir tonda konuştu:
-Sadece olacakları gördüm ve sana da gösterdim. Ama yaşamamayı seçerek anda kaldım. Sana tavsiyem: Gördüklerini unutma, onlar gerçekti...
-Peki ya İses hakkında söylediklerin? Bana neden kızdığını söylemeyecek misin?
Kafasını kaldırıp siyah gözlerini gözlerime dikti.
-Yapamam çünkü bunu ancak sen bulabilirsin. Dua et... Sen hatanı bulmadan önce bulmasın seni... dedi.
Daha sonra bizi hızlıca selamladı ve salonu terk etti. Annem anlamaya çalışır gibi gözlerime bakarken az önce büyücünün ardından kapanan kapılar, kısa bir çalıştan sonra kapı muhafızları tarafından bir kez daha aralandı. İçeri giren iki konsey muhafızı, annemin dikkatini üzerlerine çekmeyi başarmıştı. Birkaç dakika kadar süren görüşmenin ardından muhafızlar gitmişler annemse yeniden bana dönmüştü. Bir şeye canı sıkkın gibiydi. Sormadan yapamadım:
-Yolunda gitmeyen bir şeyler mi var?
Rima can sıkıntısıyla nefesini dışarı bırakırken bir yandan da kafasını sallamıştı. İçine sığmayan sıkıntısını dışarı dökmesiyse fazla vaktini almamıştı:
-Afşin... Cehennem Çukuruna gidecek olan ekibin lideri olma konusunda gönüllü olmuş.
-Cehennem Çukuru?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIRI:3 YEMİN
FantasyAYKIRI SERİSİ'NİN 3. KİTABIDIR! *** Zıtlıklar düğüm oldukları noktada da itebilirler mi birbirlerini? Yoksa verdikleri her tepki, bundan sonra onları itmek yerine birbirlerine mi çekecekti? Daha yakın! Şimdi herkes daha yakın! Hayaller ve gerçekle...