3. BÖLÜM

8.1K 784 187
                                    

Sezen ablam ve kızı Zeynep Asel' e sevgilerimle

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sezen ablam ve kızı Zeynep Asel' e sevgilerimle...


-Zihnimi okumasına izin verdim...

İşte bu cümle sorularımızın ortasında öyle büyük bir patlama etkisi yaratmıştı ki başka hiçbir şey soramayacak hale gelmiştik. Zaten sorup sorabileceğimiz tüm soruların cevabı değil miydi bu? Ömrü boyunca zihnine girmesine izin verdiklerinin sayısı dördü geçmemişti belki de... Hatta o kadar bile yoktu. Çünkü bir element için zihni en kıymetli hazinelerindendi. Sadece ona ait bir günlüğün, onun el yazısıyla yazılı gizli sayfalarını yabancı birisinin ellerine bırakmıştı. Kendi doğrularından fedakarlık etmiş, özel dediklerinden taviz vermişti...

Ben ne hissettiğini merak ederken, Afşin olayın çok daha kritik bir boyutunu yakalamıştı:

-Ne kadarını gördü!? Soru üzerine bakışlarımız Pamir' in üstüne çöktüğünde, Afşin sorusunu yinelemişti:

-Pamir, muhafız zihnindekilerin ne kadarını...? Tanrım! Eğer senin Beria' ya ettiğin yemini...

-Hayır! Olmadı öyle bir şey! En başta yaptığım konuşmadan dolayı sadece 6. Kuşağa dair bilgilerime odaklanmıştı. Üstelik başka şeylere bakmasına yetecek kadar uzun sürmedi.

-Emin misin!?

-Eminim!

-Nasıl... Tanrı aşkına, nasıl böyle bir riske girersin!? O bir baş muhafız! Ya işler kontrolünden çıksaydı ve (sesini biraz daha alçaltıp) bağlılık yeminini de görseydi? Neler olabileceğini hiç mi düşünmedin!?

-Düşündüm! Her anını, her saniyesini tekrar tekrar düşündüm! Tek yol buydu. Riskliydi evet, kabul ediyorum. Ama başka yolu da yoktu. Şimdi bu işi başarıyla halettiğimize göre yalnızca geceye odaklansak olmaz mı!?

Ortam Afşin ve Pamir arasında yeterince gerildiği için Arat' a uyup, ağzımı bile açmamıştım. Fakat olabileceklerin farkına vardığım andan itibaren zihnimde Pamir' e söylemek istediğim tonlarca kelime birikmişti. Bu adam... Sadece birkaç saat önce bana dikkatli olacağına dair söz vermişti. Oysa bu yaptığı düpedüz ateşe yürümekti!

Yemeklerimiz bittiğinde herkes gece yarısı ana element binasının önünde buluşmak üzere anlaşıp, odalarına dağılmıştı. Birkaç saat dinlendikten sonra işe koyulacaktık fakat kendimi dinlenebilecek kadar rahat hissetmiyordum. Odamın ortasında dikilmiş öylece annemin portresine bakıyordum. Bu yaptığım, önceleri tıpkı aynaya bakmak gibi hissettiriyordu. Oysa şimdi...

Erbatur' un bana büyü yapmış olduğunu biliyordum. Kendi ağzıyla söylemişti, o gece... Meğer anneme tıpa tıp benzeme sebebim buymuş. Onun pis oyununun bir parçası! Bu sayede annemden nefret edenlerin öfkesini üzerime kolayca çekebilecekmişim. Evet başarmıştı! İlk zamanlarda annemden en çok nefret eden kişinin: Pamir' in öfkesini, buzdan iğneler şeklinde kalbime defalarca saplamasını sağlamıştı benzerliğimiz. Bana baktığında gözlerindeki saf öfkeyi seçebiliyordum. Rima' ya olan öfkesini gözlerinde defalarca görmüştüm. Ve karşı karışıya gelecekleri gün yaklaştıkça o öfke dolu bakışların ara ara derin maviliklerine uğradığına kısa da olsa şahitlik ediyordum. O bakışların sevdiğim mavileri kaplaması içimi ürpertiyordu. Ama asıl korkmam gereken şeyin, Pamir' in annemle olan karşılaşması değil de, babasıyla olan karşılaşmasıydı! Yıllar sonra hiç soğumayan öfkesini, nefretini ilk anda yeni bileğlenmiş bir kılıç gibi Ezrak' ın boynuna mı dayayacaktı? Yoksa onu, değiştiremeyeceği geçmişi, oluruna bırakması gerektiğini kabul edebilecek ve annesiyle kalan son günlerine mi odaklanacaktı? İkinci yolu seçip, intikamını unutmuş olmasını dilemeye devam etsem de içimde bir yerlerde buna kendimin bile inanmadığını biliyordum. Gözü kapalı ateşe yürüme sebebi bu değil miydi? Almak istediği intikam yaklaştıkça gözü daha da kararıyordu...

AYKIRI:3 YEMİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin