Ben geldiiimmm :))
Biliyorum bu kez birazcık geç kaldım ama inanın durumu telafi etmek için size uzuuuuun (Tam 6453 kelimelik!!!) bir bölümle geldim :)
Umarım hemen affediliriz :)
Burada uzun uzun konuşmayacağım ve hemen aradan çıkacağım ama bölüm sonunda yeniden görüşeceğiz, anlaştık mı? ;)
Yorumlarınızı bekliyor olacağım <3
Şimdiden tüm Aykırı Ailesine
İyi okumalar...
"ÖLÜMSÜZLERMİŞ...!"
Pamir, gözlerine bakarak söylediğim bu tek satırlık cümlenin etkisiyle birkaç saniye hareketsiz kalarak bana baktı. Uzaklarda büyük bir patlama olmuştu sanki ve kulaklarımızda yüzümüzü buruşturmamıza sebep olan o çirkin tiz çığlığın ayak izleri vardı. O an... Zaman durmuş, tüm evren nefesini tutmuştu. Yaşamın nabzı duruma ayak uydurarak, bir sonraki atış için ışık bekliyordu: Herhangi bir tepki bekliyordu. Ama yoktu. Tepki yoktu. Ses yoktu. Işık yoktu! Ürpertici bir esinti üzerimizden tenimizi yakarak, derimizi söküp alarak geçmişti sanki. Uzaklardaki patlama her şeyimizi alıp götürmüş, adeta boşluğa mahkum etmişti bizi. Kulaklarımızda şimdi çöl rüzgarları uğultusu. Hayır uğultu değil bu! Sessizlik...! Fırtınadan önceki son sessizlik...!
Duymuştum... Sessizliğin içinde... Pamir' in içinde her şeyi tutan o bağın koptuğunu duymuştum!
Artık duymuyordu ve duymama sebebi: Söylediğim o kelimenin hala kulaklarında yankılanıyor olmasıydı. Daha sonra birden ayağa kalktı ve kafasını sağa sola çevirerek sanki odanın bir köşesinde kaybettiği bir şeyleri arar gibi etrafına bakındı. Bir elini ensesine götürdükten sonra sanki canı acıdığı için çatılmış kaşlarının altındaki gözlerini sımsıkı kapayıp baş ve işaret parmağıyla göz pınarlarına baskı uyguladı. Bir süre öyle kaldı. Elini çektikten sonra beyazlarının kanlanmış olduğunu fark ettiğim gözlerini açıp yeniden gözlerime sabitledi. Ağzını açtı ama hemen geri kapadı. Hızlıca yutkunup iç çeker gibi kısa ama derin bir nefes alıp tuttu.
Bu hali... Çok şey söylemek isteyipte kafasının içinde çarpışan cümlelerin dışarı çıkamaması sonucu ne yapacağını bilememe haliydi. İçinde kopan fırtınaların zihnini harabeye çevirirken, dışarıya yalnızca o harabenin çökmesi sonucu etrafa dağılan toz bulutunu yansıması gibiydi.
Ensesindeki elini boynunu sıkarak aşağı doğru kaydırdıktan sonra sanki hala bir el boğazını sıkıyormuş gibi boğuk bir sesle sordu:
-Neden...?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIRI:3 YEMİN
FantasíaAYKIRI SERİSİ'NİN 3. KİTABIDIR! *** Zıtlıklar düğüm oldukları noktada da itebilirler mi birbirlerini? Yoksa verdikleri her tepki, bundan sonra onları itmek yerine birbirlerine mi çekecekti? Daha yakın! Şimdi herkes daha yakın! Hayaller ve gerçekle...