Bu bölüm, aramıza yeni katılan minik Aykırı EBRAR' a ithaf edilmiştir... <3<3
"Eşler geldi... Bizim için... Bize bağlılıklarını sunacaklardı ve biz de onlara... Fakat Pamir...! O... O, bana BAĞLIYDI...!!"
Yemek boyu ne tek kelime konuşmuştuk ne de ağzımıza tek lokma koyabilmiştik. Şimdi ne olacaktı...? Pamir o eldiveni çıkardığında... Yemin çizgisindeki o siyah çizgi yüzünden her şeyi anlayacaklardı! Peki anladıklarında... Anladıklarında ona ne yapacaklardı!?
Ağır adımlarla yan yana konsey binasına doğru yürürken aniden durdum. Bahçenin ortasında birden bire durmamla diğer üçlü de durup yönlerini bana dönmüşlerdi. Gözlerim, beynimin az önce duyduklarımın olası sonuçlarını hesaplarken yeni yeni dolmaya başlamıştı. İsyan eder gibi çıkan bir sesle, kendi kendime bile şaşırmama sebep olacak şekilde yükseldim:
-Ne yapıyoruz biz!? Tanrı aşkına nereye gidiyoruz!? Neler olacağını hepimiz adımız gibi bilirken, bunu bile bile, hiçbir şey olmamış gibi nasıl gideriz oraya!!? Pamir... Pamir, izin ver ben de...
Pamir' in ani bir karar sonrası büyük büyük attığı iki adımla yanıma gelip yüzümü avuçlarının arasına alması ve neredeyse alnı alnıma değecek kadar eğildikten sonra, kısık sesle söylediği sözler cümlemi yarım bırakmıştı:
-Şşştt. Hayır... Hayır, olmayacak öyle bir şey! Aklından bile geçirme Beria, duydun mu beni? Bir daha böyle bir şey aklından bile geçmeyecek!!
Ruhumu acıtıyorsun adam... Ömründen çalmama izin verdiğin yetmezmiş gibi bir de ölümünü mü seyrettireceksin bana!?
Gözlerim bu düşüncelerle dolarken çaresizce iki yana salladığım başımla sadece:
-Acımasız... Bu... Bu çok acımasızca... diyebilmiştim.
-Bana bak! Gözlerime bak, Kızıl Şeytan...
Artık buğulu gören gözlerimle, gözlerine baktım.
-Ben ne zaman yapacağım dediğim bir şeyi yapmadım? Ha?
Konuşacak durumda olmadığım için, kafamı 'hiçbir zaman' anlamına gelecek şekilde, yeniden iki yana sallamakla yetinmiştim. Devam etti:
-Bunu da atlatmanın bir yolunu bulacağım! Tamam mı? Sen... Sen sakın bir hata yapayım deme. Sadece bekle. Halledeceğim. Hepsini halledeceğim, tamam mı?
O kadar yakındı ki... Gözleri gözlerime, nefesi nefesime, ömrü ömrüme... Belki de bu yüzdendi duyduğum endişenin onun kalbinde de yer etmesi.
Bir şey dememe fırsat kalmadan Arat' ta yanımıza gelip:
-Hadi güzelim toparlan artık. Bak herkes tuhaf tuhaf bize bakıyor. Bir şey olduğunu anlayacaklar. Şimdi gitmemiz gerekiyor, gideceğiz! Dimdik duracağız konseyin karşısında! Kalanınıysa sonra düşünürüz. Tamam mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIRI:3 YEMİN
FantasyAYKIRI SERİSİ'NİN 3. KİTABIDIR! *** Zıtlıklar düğüm oldukları noktada da itebilirler mi birbirlerini? Yoksa verdikleri her tepki, bundan sonra onları itmek yerine birbirlerine mi çekecekti? Daha yakın! Şimdi herkes daha yakın! Hayaller ve gerçekle...