Bol itiraflı, oldukça uzunnnnnn bir bölümle geldim, çaldım yine kapınızı... :)) Hadi bakalım, şimdiden herkese iyi okumalar...
Ruhum gerçekliğini arıyor... Kimliğini. Kimim ben? Hayal olduğunu düşündüğüm her şey, gerçeğimdi. Öyleyse gerçek olduklarına inandıklarımın yeri neresiydi? Anneme kavuşabilmem başından beri bana en uzak hayalken, bugün onu bana getirecek olan anahtarın sahibinin yine ben olduğumu öğrenmiştim! Şimdi ne olacaktı? Anahtar sahibinin eline geçmişti! Peki onu nasıl kullanacağını bilmeyen bu sahip, doğru kapıyı bulabilecek miydi...?
Altemur kitabı bana verdikten sonra vakti gelene dek onu korumamı söylemişti. Beklemek istemediğimi söylesem de, itirazlarıma aldırış etmeyip: 'Henüz, vakti değil. Zihninizin okunması ihtimalinden dolayı, neden beklemeniz gerektiğini açıklamayacağım. Ama kısa bir süre daha beklemek zorundasınız! Doğru zaman geldiğinde, orada olacağım...' dedikten sonra kütüphane muhafızının ve diğer muhafızların da hafızalarını silip odasına çekilmişti.
Bir iyilik yapmıştı ama neden beklemek zorunda olduğumuzu söylememişti. Böyle bir bilginin, olur da başkası görürse diye zihnimizin sokaklarında dolaşmasına izin vermek istememişti. Koruyabilirdik belki ama o, işini garantiye almakta ısrar etmişti. Üstelik benim babam ve Pamir' in annesi için acele ettiğimizi bilmesine rağmen, o kadar emin konuşmuştu ki... Ne ben ne de diğerleri ikinci bir itirazda bulunamamıştık.
Afşin Altemur gittikten sonra, onun böyle davranmasının ardında güçlü bir dayanağı olduğunu söylemişti. Aksi halde neden kitabı kendi elleriyle bize teslim edecekti ki. Diğerleri ne denli hain bir plan peşinde olurlarsa olsunlar, asla böyle bir şeyi kabul etmezlerdi. Bu kitap öyle güçlüydü ki; zamanları, ayrı diyarları, farklı yolları birleştirir, ayırırdı... Evreni aydınlattığı gibi tüm ışıkları söndürebilecek gücü de içinde barındırırdı. Yani bu geceden de, kitabın artık sahibinde olduğundan da diğer konsey üyelerinin haberi yoktu ve Altemur onlardan habersiz bir işler karıştırıyordu. Evet, yaşam ateşinde gördüklerim de bu düşünceleri destekliyordu. Ama yine de beklemeyi kabullenmek hepimiz için oldukça zor olacaktı...
Afşin kitabı alıp güvenli bir yere götüreceğini söylemişti. Çünkü olası bir fark edilme durumunda konseyin ilk benim kapımı çalacağını hepimiz adımız gibi biliyorduk. Şimdilik benden uzakta, benim bile yerini bilmediğim bir yerde tutulmalıydı. Arat' da Afşin' e eşlik edip onun güvenliğini sağlayacağını söyledikten sonra, birlikte gizlice yerleşkeden ayrılmışlardı. Tabii ki ana kapıyı kullanmayıp, Afşin' in açtığı tünel sayesinde yer altından ormanın derinliklerindeki bilinmeze, kimselerin ruhu bile duymadan gitmişlerdi.
Bizse gecenin geri kalanı için odalarımıza dönerken, bir kez daha Pamir' le baş başa kalmıştık. Odasına gitme sebebim olan fakat orada bir türlü sorma fırsatı bulamadığım soruyu, ikinci katın koridorundaki ayrılık noktamıza geldiğimizde yeniden sorma fırsatı yakalamıştım. Merdivenleri tırmanmaya başlamadan önce yönümü, arkamdan bakmak için olduğu yerde durmuş olan soğuk adama döndüm. Ne zaman birlikte gelsek, ben merdivenlerde gözden kaybolana dek beklerdi... Her seferinde aynısını yaptığı için artık ezberlemiştim, tam olarak nerede durduğunu. Bu yüzden arkamı döner dönmez, gözlerim gidecekleri adresi elleriyle koymuşçasına buluvermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIRI:3 YEMİN
FantasíaAYKIRI SERİSİ'NİN 3. KİTABIDIR! *** Zıtlıklar düğüm oldukları noktada da itebilirler mi birbirlerini? Yoksa verdikleri her tepki, bundan sonra onları itmek yerine birbirlerine mi çekecekti? Daha yakın! Şimdi herkes daha yakın! Hayaller ve gerçekle...