.12.

3.7K 342 115
                                    


Gece her zaman ki karanlığı ile insanların acılarını saklıyordu. Esen rüzgar saçlarımı karıştırırken etrafı izlemeye devam ettim. Burası Jongin ile her zaman geldiğimiz yerdi yani o olaydan önce. Her daraldığımızda buraya gelir ve konuşmadan otururduk. Ona olan özlememimim neden bu aralar arttığını şimdi anlamıştım. Genellikle sorunların için den çıkamadığım zaman ona danışırdım ama o yanımda olmadığından o lanet gerçek her saniye yüzüme vuruluyordu. Gözümün önünde olan intiharından sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmıcağını biliyordum. En kötüsü de onu rüyalarımda bile göremiyordum. Başımı iki yana salladım kafamı Jongin'den uzaklaştırıp Agust D'ye odaklamalıydım. O olaydan sanırsam 1 saat geçmişti ve ben hala kendime gelememiştim. Söylediği sözler beynimde yankılanıyordu, her seferinde kalbimi daha çok acıtıyordu. Tamam belki bende biraz ileri gitmiş olabilirdim ama bu kadar sinirlenmesinde ki mantığını anlamıyordum. Derin bir iç çektim, bir kaç gün onun karşısına çıkmasam iyi olucaktı herhalde.
Bankta hissettiğim hareketlilikle yanıma döndüm. Bu o klübte ki çocuktu.

"Merhaba"

Bana doğru döndüğünde kaşlarını yukarı kaldırdı.

"Seninle doğru düzgün tanışamamıştık..."

Elini bana doğru uzattı, elini tutarken konuştu.

"Ben Taehyun"

"Jennie"

Birbirimize gülümserken ellerimizi bıraktık. Yabancı insanlar ile konuşmakta iyi değildim ama şu an tek ihtiyacım olan şey bir insan ile konuşmaktı.

"Hala o gün ki gibimisin mutsuz adam?"

Taehyun gülerken başını yere eğdi, açıkça konuşmak gerekirse bu hareketi ile tatlı duruyordu.

"O duygularım hayatım boyunca geçmicek...geçemicek Jennie"

Başını bana doğru çevirdi ve konuştu.

"Kaybettiğim kişinin seneler önce kaybolduğunu daha yeni öğrenmek...
oldukça acı veren bir durum...özellikle de o kişi senin..."

Gözlerinin doluluğunu saklamak için başka bir tarafa baktı.

"Kardeşinse"

Fısıldamasına karşın dudaklarımı yaladım. Bu durumlarda berbat bir insandım ama elimden geleni yapmalıydım. Elimi çenesine götürdüm ve kendime doğru çevirdim. Göz yaşları nerdeyse düşmek üzereydi.

"Ağlamak güçsüzlük değildir, aksine seni güçlü yapan şeydir"

Taehyun gülümserken elimi çenesinden çekerken elimi tuttu. Gözlerimi kırpıştırırken mırıldanarak konuştu.

"Uzun zamandır kimse benimle senin gibi ilgilenmemişti, saol"

Gözlerimi ondan kaçırırken elimi çektim, yabancılarla yakın temastan kaçınan bir insan olarak bu davranışımımı makul görün.

"En son kardeşimi kaybettim diyordun?"

Taehyun iç geçirdi ve kollarını bankın arkasına dayayıp başnı geriye doğru attı.

"Ben ve kardeşim fazla yakın değildik, büyük ihtimal onun arkadaşları abisi olduğunu bilmiyordur..."

Dudaklarını yaladı, gözlerini gökyüzüne dikti. Bankın tahtasına değer parmakları ile tanıdık bir ritim tutturmaya başladı. Kaşlarımı çattım, hareketlerinin Jongin'e benzemesi doğalmıydı. O tutturduğu ritim Jongin ile aramızda olan özel bir anlaşma işaretiudi. Başımı iki yana salladım, Jongin'i bu ara çok düşündüğümden aklım bana oyun oynuyordur herhalde.

"Bir kaç ay önce onun kaybolduğunu öğrendim, normal bir şey miş gibi gözüküyor değil mi? Ama değil...kardeşim 3 sene önce kaybolmuş ve ben daha yeni öğreniyorum..."

Onun gözünden yaşlar süzülürken dudaklarım aralandı. Hayır, hayır öyle bor şey olamaz sadece sene benzerliği 3 sene önce 21 Mart günü ölmüştü Jongin. 3 sene önce bir sürü insan kaybolmuştur bahsettiği kişi Jongin olamaz.

"Senin adına üzüldüm"

Mırıldanmamı duymuş gibi durmuyordu. Konuşmaya devam ediceği zaman onu durdurmadım anlatırsa rahatlıcaktı.

"21 Mart...benim küçük kardeşimin kaybolduğu gün..."

O konuşmaya devam ederken hiç bir şey duymamaya başlamıştım. Gözlerim dolarken bakışlarımı ondan çektim. Zorla yutkunurken ellerimin soğuduğunu hissettim. Jongin hakkında ki benzerlikler artıyor ve kalbim sıkışmaya başlıyordu arada ki tek fark Jongin'nin ölü olmasıydı. Onun kardeşi ise kaybolmuştu. Bu fark en önemlisiydi ama diğer bağlantılar?

"Kardeşinin a-adı neydi?"

Taehyun söylediği şeyleri bırakıp bana döndü. Kaşlarını çattı ve konuşacağı sırada tanıdık bir ses onu durdurdu.

"Jennie! Gel buraya"

Arkamı döndüğümde ilerde duran Namjoon ve Hoseok'u gördüm. Onları dinlemek için zamanım yoktu. Taehyun'nun ellerini sıkıca tutup bana odaklanmasını sağladım.

"Taehyun bu çok önemli, kardeşinin ismi ne?"

"Sen iyi-"

"Ben oldukça iyiyim yalvarırım kardeş-"

Omzumda hissettiğim eller sözümü kesmişti. Sinirlerim gerilirken ters bakışlarımı arkamda duran Hoseok'a yönelttim. O da aynı şekilde bana bakıyordu, sinirlendiğinde nasıl biri olduğunu biliyordum ama bu sefer korkum yoktu.

"Sana dedik ki gel buraya!"

"Kapa çeneni!"

Söylediğim cümle Namjoon'nu şaşırtırken Hoseok'u daha çok sinirlendirmişti. Hiç bir şey anlamayan Taehyun'a döndüm.

"Kardeşinin ismi ne Tae-"

Kolumda hissettiğim el ile ayağa kaldırıldım. Hiç bir güç ismi öğrenmeden beni burdan götüremezdi. Taehyun benimle kalkarken kavga edicekmiş gibi duruyordu.

"Sen bana ne dedin?!"

Hoseok kolumu daha çok sıkarken Namjoon sessiz kalmayı seçmişti. Kolumu ondan kurtardım ve sustuklarımı dışarı vurdum.

"Sen deliysen, ben zır deliyim Hoseok! Şimdi beni bırakın ve nereye gidiyorsanız gidin sizden önemli işlerim var!"

Hoseok titreyen ellerini saçlarının arasından geçirdi konuşucağı zaman onu susturdum.

"Sizin şu egoist komlekslerinizi çekmek istemiyorum! Beni rahat bırakın..."

Sona doğru sesim kısılırken hızlıca arkamda ki Taehyun'a döndüm.

"Kardeşinin is-"

"Jongin...Kim Jongin takma ismi olarak ona Kim Bear'da diyorlardı! Her insan gibi matematikten ölsiye nefret eder, tuhaf ki çikolata sevmez ve sırtında doğum lekesine benzer üçgen şeklinde dizilmiş benleri vardı"

Ellerim titremeye dizlerim ise tutmamaya başlamıştı. Kulaklarım yine hiç bir şey duyamaz bir hale gelirken dizlerim daha fazla dayanamayıp kendini bırakmıştı. Dizlerimin üstüne düşerken Taehyun önümde eğilip omuzlarımdan tuttup beni sarstığını Namjoon'un da onun arkasında olduğunu gördüm. Vücudum bütün fonskiyonlarını kaybetmişti. Jongin ölmemişmiydi?  Ama gözlerimin önünde yere düşmüştü? Gözlerimin önünde gömülmüştü. Kısa görüntüler gözlerimin önüne gelirken şunu hatırladım. Jongin'nin cenazesinde tabutu açıp kimseye göstermemişlerdi, hastene'ye götürüldüğünde kimseyi 2 gün boyunca yoğun bakım odasına sokmamışlardı, öldü dediklerinde ise son kez yüzünü göstermemişlerdi. Bedenim ve beynim bunların hepsine dayanamazken son hatırladığım şey gözümün önüne gelen Jongin'nin gülümsemesiydi.

Undergroung Rappers'1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin