Jung Min: Ne değişecek? Kardeşimi, beni bırakıp giden ailemi geri getirecek mi ha
Jae: Aileni getirecek! Seni getirecek! Romeo’sun sen. Güçlü ve her istediğini kolayca elde edebilen Romeo. Bu hale düşemezsin sen.
Jung Min: Yapamam…
Jae: Yapacaksın! Yapmak zorundasın anladın mı? Kardeşine yapılanları kabul mü edeceksin? Aileni kazanmak istemiyor musun ha!
Jung Min bir süre duraksadıktan sonra bir hışımla ayağa kalktı. Sinirlerinin bozuk olduğu apaçık ortadaydı, dengesizleşmişti iyice. İnanılmaz derecede sinirlenmişti. Sinirden titriyordu. Jae meraklı gözlerle Jung Min’e bakıyordu. Demin sakin sakin konuştuğu Jung Min’e birden bire ne olmuştu böyle? Jung Min bağırıyordu.
Jung Min: O Mi En denen o***uyu bulacağım! Onu elime bir geçirirsem var ya… Adi kadın! Hayatımı parçalayan… Bir dakika… Onu bana sen buldun!
Jung Min birden Jae’nin yakasına yapışıp onu duvara sıkıştırdı. Jae oldukça şaşkındı. Jung Min’in birkaç dakika içinde bu kadar değişebileceğine aklı ermiyordu.
Jae: Jung Min ne yapıyorsun delirdin mi sen? Bıraksana!
Jung Min: Onu bana sen buldun! Taşlar şimdi oturuyor yerine! Sana bir fıstık ayarladım diyen sen değil miydin ha? Her şeyi sen yaptın değil mi?
Jae: Saçmalama! Benim ayarladığım kız Mi En değildi! O kız o gece hiç gelmedi, annesinin rahatsızlandığını söyledi. Sen Mi En’le takılıyordun aranız bozulmasın diye gelip söylemedim! Bırak şimdi yakamı!
Jung Min yavaşça geri çekildi.
Jae: Bu sinirle de bir yere varamazsın. Sakin ol. Adam gibi oturup konuşacağız ne yapacağımızla ilgili…
Jung Min: Kim o zaman bu kim? Nereden tanıyor beni? Neden böyle bir şey yaptı?
Jae: Bunu öğrenmek için konuşacağız zaten!
Jung Min: Telefon numarasını da almadım kahretsin! Nerden bulacağım onu… Bir dakika… Tabi ya! Neden düşünemedim ki?
Jae: Ne? Dur biraz nereye gidiyorsun?
Jung Min: Arabanı alıyorum Hero!
Jung Min bir hışımla evden çıkıp arabaya bindi. O kadar hızlı sürüyordu ki, bir anda tüm taşlar yerine oturmuştu. Ne olmuştu böyle? Ruh hali iyi değildi, hiç iyi değildi. İçine o günden beri saklanmış olan öfke açığa çıkmıştı. Şimdi hiç olmadığı kadar pis yanını gösterecekti Romeo. Kardeşinin intikamını alacaktı, ailesini kazanacaktı. Kötü bir adam olmasına rağmen… En azından iyi hatırlanacaktı. Oraya gidiyordu. O bara. Saf görünümlü şeytanla tanışıp hayatını kararttığı yere. Belki de hayatında bir daha hiç adım atmak istemeyeceği yere…
Yarım saat sonra oradaydı. Arabadan indi. Yorgundu. Hüzünlü bir yorgunluk vardı üstünde. Ve öfkenin acısı kalbini yakıyordu. Ellerini sıkıyordu sürekli. Yara olacaktı en sonunda… Yavaş adımlarla içeri girdi. Barmen adam Jung Min’e meraklı gözlerle bakıyordu, gündüz vakti programlar başlamadan gelen müşteri olmazdı çünkü.
Barmen: Buyurun?
Jung Min: 3 gün önce buraya gelen bir o… Yani bir kız gelmişti. Ben de vardım. O kızı hatırlıyor musunuz? Adı Mi En. Zheng Mi En olması lazım.
Barmen: Mi En? Kimden bahsediyorsunuz? O isimde birini tanımıyorum.
Jung Min: Kahretsin… O zaman bana buranın müdürünü bul.
Barmen: Bu saatte burada olmaz.
Jung Min sinirle ellerini masaya vurdu. Barmen de şaşırmıştı. O kadar sert vurmuştu ki bardaklar oynamıştı yerinden. Öfkesi, hüznü belli oluyordu. Sinsice ilerliyordu içinde ellerine kadar.
Barmen: Ne yapıyorsunuz siz?
Jung Min: Bana, buranın, müdürünü, bulacaksın.
Barmen: Size bu saatte burada olmayacağını söyledim. Akşam gelin. Şimdi izin verirseniz işime devam etmeliyim, akşama hazırlık yapıyoruz.
Jung Min: İşin beni ilgilendirmiyor. Bana ya o Mi En denen kızı bulacaksınız ya da müdürle konuşacağım!
Jung Min’in sesi yükselince korumalar gelmişti.
Koruma: Beyefendi sorun mu var?
Barmen: Arkadaşı dışarı alabilir miyiz? Akşam gelsin.
Jung Min: Bırak, bırak! Kendim çıkarım! Yalnız yine geleceğim. Ve eğer geldiğimde müdür burada olmazsa o zaman burayı başınıza yıkarım haberiniz olsun.
Jung Min dışarı çıktı. Arabanın yanına gelmişti, öylece arabaya yaslanmış bekliyordu. Ağlamamak için zor tutuyordu kendisini, boğazı acıyordu. Güçsüz hissediyordu, yorgun… Ama dayanmaya çalışacaktı. Az sonra günlük kıyafetleriyle ama yine de bakımlı görünen Mi En geldi. Evet, hayatını çalan kızdı o. Melek yüzlü şeytan… Jung Min az sonra fark etmişti onu. Kalakaldı orada… Tüm yaşananlar gözünün önünden geçip gidiyordu film şeridi gibi. Tanışmaları, o gece ve Hye Mi… Ailesinin, hayatının yok olup gitmesi. Belki de dönüm noktası, her şeyin değiştiği an. Romeo’nun bile.
Az sonra toparlandı. O öfke yeniden canlanmıştı. Fazla aceleci ve öfkeli davranıyordu. Ellerini sıkıyordu yine. İçinden kötü kötü şeyler geçmeye başlamıştı, Mi En’i oracıkta boğarak gebertmek istiyordu. Hızlı adımlarla ona doğru yaklaştı. Mi En, Jung Min’i görünce hemen kaçmaya çalıştı ama Jung Min hemen Mi En’in kolunu kavrayıp onu tenha bir yere çekti. O kadar çok sıkıyordu ki Mi En’in ince kolunu, morartmak üzereydi. Mi En korkuyordu Jung Min’den.
Jung Min: İşte, seni buldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo.
FanfictionBir tarafta alabildiğine zengin, yakışıklı, oldukça zeki ve her istediğini elde edebilen Romeo... Bir tarafta gizemli, güzel, çekici bir kız Zheng Mi En... Romeo ilk defa o gece kandı. Romeo ilk defa pişman oldu. Kız kardeşi Hye Mi'nin kendisi yüzün...