26.Bölüm - ''Abi, korkuyorum...''

82 4 0
                                    

Ha Na, Jung Min’in ısrarlarına dayanamadı. Kabul etti, riskli bir işti. İşini riske atıyordu. Ama Jung Min’le olan arkadaşlığının hatırına yapacaktı. Jung Min’in odasının olduğu yer boştu. Güvenlik kameraları vardı, ne yapacağını şaşırdı. Ama sadece belgeleri almayacaktı, Jung Min’in odasında bulunan eşyaları koliye dolduracaktı. Aralara sıkıştırsa görülmezdi. Odaya girdi. Dolabın içinden bir koli çıkardı ve belgelerle beraber eşyaları da doldurmaya başladı. Umursamaz birinin aksine ailesinin fotoğrafı masanın üstündeydi, onu da koydu. Yaklaşık yarım saat sonra Jung Min’in eşyaları kalmamıştı, hepsi kolideydi. Paydos olduğu zaman elindeki koliyle hiç dikkat çekmeden dışarı çıkmayı başardı ama hala dizleri titriyordu. Jung Min, şirketin yakınındaki kafeye özellikle gitmemişti, iş çıkışı herkes oraya giderdi. Ha Na’yı da kendisini de riske atamazdı. Başka bir kafede oturmuştu, onu bekliyordu. Az sonra Ha Na içeriye girince hemen koşup elindeki koliyi aldı.

Ha Na: Bunu yaptığıma inanamıyorum. Umarım anlaşılmaz, her yer kamera doluydu.

Jung Min: Özür dilerim, seni strese soktum. Ama farz et ki eşyalarımı istedim senden. Ben babamla bir şekilde konuşurum. Zaten benim üzerine çalıştığım belgeler pek önemli değildi, asıl belgeler babamda. Yani merak etme.

Ha Na: Bilmiyorum. Ya benim anlamadığım, sen neden gelmiyorsun? Başka işim var dedin, babanın şirketi dururken başka işe mi girdin? Güldürme beni hadi anlat.

Jung Min: Uzun hikaye. Üzücü bir olay yaşadık maalesef, babam benimle konuşmuyor.

Ha Na: Ne! Nasıl yani? Noldu?

Jung Min: Daha iyi olduğum bir zaman anlatsam kırılmazsın değil mi? Kendimi iyi hissetmiyorum.

Ha Na: Peki... Sana güveniyorum. Her ne kadar bu yaptığımız delilik bile olsa…

Mi En titreyen elleriyle yine telefona sarılıp ağabeyi Ken Zhi’yi aramıştı. Bu sefer işler ciddiyete biniyordu.

Ken Zhi: Ne! Mi En ne diyorsun sen kızım!

Mi En: Abi bu benim suçum değil! Nasıl yaptı, nasıl buldu bilmiyorum ama bu Jung Min sandığımızdan daha da tehlikeli! Ben kaçtıkça o daha çok yaklaşıyor bana!

Ken Zhi: Anlaşıldı. Bu Jung Min’le konuşmak, ayar çekmek işe yaramayacak. Kahretsin, işini de bitiremiyoruz ki! Kesin emir var.

Mi En: Ne emirmiş be! Adam hepimizin ağzına s***yor biz burada anca konuşuyoruz! Ben korkuyorum anladın mı? Sen abim olarak yanımda bile değilsin! Anca telefonun bir ucundan ne diyorsun Mi En, bu Jung Min akıllanmayacak gibi şeyler söyleyip duruyorsun! Ben onun gözlerindeki o öfkeyi, o intikam ateşini gördüm anladın mı? Başta ben olmak üzere hepimizi…

Ken Zhi: Tamam be tamam kes! Amma konuştun ya… Geliyorum. Ne yapacağımızı konuşacağız, sen de dışarı falan çıkayım deme tamam mı?

Jung Min eve gelmişti. Koliyi sehpanın üzerine koyup içindekileri çıkarmaya başladı. Bir ara eline aile resmi geçmişti. Hye Mi, annesi, babası, kendisi…

‘’Ne işim olur benim fotoğrafla be? Hem de aile fotoğrafı. Çok eskilerde yaşamıyor musunuz?’’

‘’Jung Min, kes sesini de adam gibi gülümse şu kameraya ha?’’

‘’Abi ne bu aksilik ya? Sürekli sinirlisin. Bu gidişle hiçbir kız seninle evlenmez. Halbuki ne kadar yakışıklısın, gülümse hadi.’'

Bir damla gözyaşı resmin üzerine düşmüştü. Jung Min’in gözyaşları… Erkekler ağlamazdı hani? Ağlarsa kalpten gelir gözyaşları. Geçmişe dair iyi bir anısını hatırlayamıyordu ailesine dair, yoktu çünkü. Sürekli umursamaz, sürekli başına buyruk…

‘’Ne kötü adamsın sen Romeo. Neden iyi kalpli biri olmayı denemedin ki?’’

Toparlanıp, kolidekileri çıkarmaya devam etti. Az sonra bir zarf dikkatini çekti, odasında neyi var neyi yok bilirdi az çok ama bu pembe renkli zarfı ilk defa görüyordu. Zarfı açmasıyla oracıkta kalakalması bir olmuştu. Elleri titremeye başlamıştı, çekik gözleri kocaman açılmıştı. Pembe zarf yere düşmüştü diğer elinden. Zarfın içinde Hye Mi’ye ait bir not vardı. Kendi el yazısıyla yazmıştı.

‘’Abi. Telefonlarımı açmadığın için sana ulaşamadım. Eve de gelmiyorsun 3 gündür. O yüzden mektup yazmaya karar verdim, mutlaka göreceğinden eminim. Abi… Hiç iyi şeyler olmuyor. Babamla ilgili bir şey var. Çin’in en büyük mafyalarından biriyle bağlantılı. Ben bir süredir bir şeyler fark ediyorum. Emin olmadan kimseye bir şey söylemek istemedim. Babamla ya da annemle konuşamam. Güvenebileceğim ve bana yardım edebilecek tek insan sensin. Korkuyorum. Lütfen abi, bana ulaş.’’

Romeo.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin