7.Bölüm - ''Kurtaracağım seni.''

123 8 0
                                    

Jung Min: Hye Mi! Hye Mi! Bırakın onu! Dokunmayın ona!

Adam: Amma bağırdın be… Kes sesini. Onu boşver, o artık bitti de asıl sorun sensin. Nasıl bir hismiş ha! Bir abi olarak kız kardeşini öyle görmek nasıl bir hismiş! Bunlar daha başlangıç. Seni yavaş yavaş bitireceğim Park Jung Min.

Jung Min: Elinden geleni ardına koyma! İntikamımı alacağım senden…

Mi En’in abisi gümüş çakısını sandalyenin üstüne koydu. Şişelerden birini alıp Jung Min’in yanına çöktü. Jung Min öfkeli bakışlarla ona bakıyordu. Hala Hye Mi’nin acı çığlıkları duyulurken… Mi En’in abisi kendinden emin bir şekilde şarap şişelerinden birini açtı.

Jung Min: Ne yapıyorsun sen?

Adam: Şşş sakin ol.

Jung Min: Sürekli sakin ol diyip duruyorsun! Şuradan bir kurtulayım en başta sen olmak üzere hepinizi geberteceğim anladın mı? Bunu yanınıza bırakmayacağım! Hem derdin benimle değil mi Hye Mi’yi bırak!

Adam: Çenen ne düşükmüş be! Dırdırdır kafam şişti… Hem merak etme canını acıtmayacağım. Alkol bunun için var.

Jung Min: Ne diyorsun be! Yaklaşma bana! Uzak dur!

Zalim adam elindeki şarabı Jung Min’e zorla içirmeye çalışıyordu. Hye Mi’nin acı çığlıkları tüm depoyu kaplıyordu. Adamlardan kurtulup abisini kurtarmanın derdindeydi. Az sonra ağzına demir tadı geldi. Vücudunu bir soğukluk kaplamıştı. Gözleri bir boşluğa dikilmişti, çığlıkları kesilmişti bir anda. Ardından bir kere daha soğuk ve keskin bir demir parçası girmişti vücuduna. Bıçaktı… Ve bir kere daha. Bir kere daha. Gözünün önüne birden annesi gelmişti. Babası ve abisi de. Kuş gibi yukarı yükseldiğini hissetti. Sanki tüm acıları bir anda bitmiş gibi. Gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünü gördü bir anda. Kan içinde kalmış bedenini gördü. Korkuyordu. Ama o kadar huzurluydu ki… Tüy kadar hafif. Yükselirken abisi Jung Min’i çekmek istedi ama onu tutamamıştı. Gördüğü son şey o aşağılık adamların yüzü ve duyduğu son ses Jung Min’in çığlıklarıydı. ‘’Hye Mi’yi bırakın! Dokunmayın ona!’’

‘’Abi! Abi gitmeme izin verme! Tut beni nolur! Bir şey beni alıp götürüyor! Bırakın abimi! O kötü bir şey yapmaz!’’

Ve üçüncü şişe. Tüm direnişlerine rağmen elleri bağlı ne kadar savunabilirdi kendisini? Her yer karanlıktı. Açamıyordu gözlerini. Sadece hayal meyal hatırladığı bir ses vardı beyninde yankılanan.

‘’Ben senin kötü bir şey yapmadığını biliyorum abi.’’

Az sonra genç ve zayıf bir adam koşarak depoya girdi. Kimse yoktu, zalim adamlar kaçmıştı. Sadece elleri bağlı, kan kaybeden ve yerde baygın yatan Jung Min, birde kanlar içinde kalmış Hye Mi’nin cansız bedeni… Jae Joong’tu gelen. İçeri girince öylece kalakaldı. Olduğu yere çöktü. Hye Mi önceden bir fırsatını bulup Jung Min’i aramıştı ama telefonu kapalıydı. Adamlar telefonunu almadan son çareyi Hero’yu aramakta bulmuştu. Şoku atlattıktan sonra soğukkanlı olması gerektiğini anlamıştı, hemen Hye Mi’nin başına gitmişti. Yaşamıyordu zavallı kız. Gözyaşlarını tutamıyordu Hero. Bir hışımla yerden kalkıp Jung Min’in yanına gitti. Nabzı zayıftı ama yaşıyordu. Hemen telefonundan ambulansı aradı. Boş duramazdı, hemen fularını çıkartıp yarasına tampon yapmaya başladı. Kanamasını durdurmalıydı. Ama geç kalmıştı. Hye Mi’yi kurtaramamıştı ama arkadaşını kurtarabilirdi. Bir yandan da ağlıyordu.

Jae: Jung Min! Kurtaracağım seni, dayan lütfen. Lütfen… Neden? Ne oldu?

Romeo.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin