Müdür, Mi En ismini duyunca birden irkildi. Öksürerek kendisine gelmeye çalıştı.
Müdür: Bunu neden soruyorsunuz?
Jung Min: Benim için önemli bir konu. Ve onu bulmam gerekiyor. Gerçi size gelerek doğru mu yapıyorum bilmiyorum ama-
Müdür: Neyi oluyorsunuz onun?
Jung Min şüphelenmeye başlamıştı. Mi En’i tanıyor olmasından şüpheleniyordu. Bu kadar soru soran ve gerilen müdürün Mi En’i tanıma olasılığı bir hayli yüksek olmalıydı.
Jung Min: Hiçbir şeyi…
Müdür: Hiçbir şeyiniz olmayan birini neden araştırıyorsunuz o zaman?
Jung Min: Peki siz neden bu kadar gerildiniz müdür bey? Galiba onu tanıyorsunuz.
Müdür derin bir nefes aldı. Sakinliğini hiç bozmuyordu. Zaten Jung Min’in Mi En’in bir yakını olmadığı belliydi.
Müdür: Tanıyorum. Mi En… Mi En’le bir ilişkimiz vardı.
Jung Min’in çekik gözleri bir anda açılmıştı. Nasıl olurdu bu? Madem müdürle bir ilişkisi vardı o zaman neden kendisiyle… Şaşkınlıktan kalakalmıştı. İşler sandığından daha da karışıktı. Üstelik müdürün parmağındaki nikâh yüzüğü dikkatini çekmişti.
Jung Min: İ…İlişki mi? Parmağınızdaki yüzük…
Müdür: Benim yaşıma geldiğiniz zaman siz de artık daha genç bir insan isteyeceksiniz. Gerçi artık bunun bir önemi yok, ne kadar para olursa olsun genç bir kadının benim gibi yaşlı bir adamla birlikte olması bir yerden sonra sıkıcı. Artık bir ilişkimiz yok. Ama hala neden onu araştırdığınızı bilmiyorum. Acaba karımın dedektifi olabilir misiniz?
Jung Min ne diyeceğini bilemedi. Tüm olan biteni hiç tanımadığı bir adama da sırf Mi En hakkında biraz daha fazla bilgi almak için anlatamazdı. Müdür bir sigara yakarak konuşmaya devam etti.
Jung Min: Ben… Ben Mi En’in eski bir arkadaşıyım. Çin’de onu çocukluğundan beri tanırım. Sonra bir şey oldu, onu kaybettim. Artık Kore’de yaşıyorum, o da burada yaşıyormuş. Geçen gün buraya geldiğimde ona benzer birini gördüm de acaba tanıyor musunuz diye…
Müdür: Çinli misin sen de Mi En gibi? Hiç benzemiyorsun... Anlatayım mı ki size bildiklerimi bilemedim.
Jung Min bu adamın aşırı rahat ve ukala tavırlarına fazlasıyla sinir olmuştu. Müdür hiç istifini bozmadan sigarasından bir nefes çekti ve dumanı Jung Min’in yüzüne doğru üfledi. Jung Min çok rahatsız olurdu sigaradan, bir iki kere öksürdü.
Müdür: Rahatsız mı oldunuz? Kusuruma bakmayın, stres yaptım. Tüm gece buradaydım, türlü türlü insan… Mi En diğerlerinden farklıydı. Onun farklı bir güzelliği, bir saflığı vardı. Karımı seviyorum, fakat artık o da benim gibi yaşlandı. Bir erkek daima dinç kalmak ve etrafında dinç insanlar görmek ister. Mi En’le niyetim ciddiydi. Öylesine eğlenmek için vakit geçirmiyordum onunla. 30 yıllık karımı boşayacaktım. Mi En’le tanıştığımızda o çok farklı biriydi. Bundan 5 yıl önce tanıştık. Mi En o zaman Çin’den yeni gelmişti, Koreceyi bu kadar iyi bilmiyordu. Ülkemizi bilmiyordu. Sürekli bir şeylerden korkuyordu, hüzünlüydü. Kimseye anlatamadığı bir şey vardı. Tesadüf eseri biraz içmek için buraya geldi. Ben barmenle konuşuyordum. Onu gördüğüm ilk anda… Hoşlandım. Onunla konuştuğum zaman kendisini o kadar güvende hissediyordu ki… Sanki ben onun babasıymışım ve onu koruyormuşum gibi. Sonra bu korkaklığının ve hüznünün sebebini öğrendim. Babasını küçükken gözünün önünde katletmişler. Annesi çok küçükken ölmüş…Ağabeyiyle beraber babasının katillerini arıyormuş. Kore bağlantılı olduğunu biliyorlarmış sadece. O yüzden ülkesini bırakıp buraya gelmiş. Zamanla tavırları, dış görünüşü her şeyi değişti. Kendisinden oldukça emin ve güçlü bir kız haline geldi. Sonra ayrıldık zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo.
FanficBir tarafta alabildiğine zengin, yakışıklı, oldukça zeki ve her istediğini elde edebilen Romeo... Bir tarafta gizemli, güzel, çekici bir kız Zheng Mi En... Romeo ilk defa o gece kandı. Romeo ilk defa pişman oldu. Kız kardeşi Hye Mi'nin kendisi yüzün...