21.Bölüm - Evlat Hasreti

82 8 0
                                    

’Mi En, Ken Zhi! Yatağın altına girin çabuk! Sesinizi çıkarmayın tamam mı? Merak etmeyin, ben buradayım.’ 

‘’Baba sen de annem gibi bırakıp gittin bizi… Seni asla affetmeyeceğim.’’

Evet, o zalim ağabey Ken Zhi ve kardeşi Mi En’in acı bir hikayesi vardı. Anneleri Mi En küçükken vefat etmişti. Hayattaki tek varlıkları olan babaları da bir komploya kurban gitmişti, çocuklarının gözleri önünde. O zamanlarda Mi En henüz lise 2.sınıftaydı. Ağabeyi o günden beri Çin’deki üniversite öğrenimini yarıda bırakarak babasının katillerinin peşine düşmüştü. Sokak çeteleri, mafyalar… Mi En liseyi bitirince onu da alarak Güney Kore’ye yerleşmişti. Öğrendiği tek şey, babalarının katili veya katillerinin Kore bağlantılı olduğuydu. Aslında yaklaşmışlardı, bir köprü aracılığıyla.

Mi En: Yapamam. Çin’e gidemem. Kendi ülkem bile olsa, oraya geri dönemem. Artık benim ülkem orası değil… Beni oraya bağlayan hiçbir şey yok.

Ken Zhi: Ne yapacaksın peki? Jung Min’in seni bulmaması gerekiyor. Seni biliyorum, sıkışınca bir yerde ötersin.

Mi En: Söz konusu babamsa, asla. Bunu biliyorsun.

Lee Jong’un siniri ve hüznü hala geçmemişti. Berbat ve karışık düşüncelerle oturuyordu ofis masasında. Gözlerini bir boşluğa dikmişti. Az sonra gelen telefonla irkildi. Evden arıyorlardı.

Hizmetçi: Bay Lee. Hanımefendiyle ilgili bir sorun olursa beni arayın demiştiniz. Sizi o yüzden rahatsız ediyorum.

Lee: Noldu?

Hizmetçi: Şey, hanımefendi bavulunu topluyor. Amerika’ya gideceğini söyledi.

Lee: Ne! Sakın! Ben gelene kadar sakın kapıyı açmayın ona tamam mı? Ben yarım saate oradayım.

Hizmetçi: Peki efendim.

Lee: Of Ha Neul of! Onca şeyin arasında bir de seninle uğraşıyorum!

Jung Min eve gelmişti. Üstündeki hüzün ve yorgunluk kendisini açıkça belli ediyordu solgun yüzünde. Jae fark etmişti en yakın arkadaşının ayakta zor durduğunu, zar zor dayanmaya çalıştığını. Ve kendisine karşı büyük bir savaş verdiğini…

Jae: Şimdi şu laptopu alıyorsun ve derhal şirketlere başvuru yapıyorsun anlaşıldı mı? Okuduğun okulları, bildiğin yabancı dilleri hepsini büyük büyük yaz.

Jung Min: Daha önce çalışmadım, tecrübesiz birini okumuş bile olsa işe alan bir şirket mi varmış?

Jae: Herkes tecrübeli olarak mı işe başlamış? Saçmalamayı kes ve dediğimi yap, hemen. Yeter artık bu hallerin, güçlü olmak için bir yerden başlamalısın. Bir düzenin olmak zorunda. Eğer intikam alacaksan, önce kendin güçlü olmalısın, toparlanmalısın. Böyle olmaz.

Jae haklıydı. Jung Min bir an şanslı olduğunu hissetti. Jae gibi bir dosta sahip olduğu için. Her an yanındaydı, her anında yardımına koşuyordu. Kendisinin hayatını kurtaran da oydu. Bazen bir dost, en zor anında sırtını dayayabileceğin en güvenilir insandı değil mi? İkinci bir ailendi. Sıcak bir dost şefkati bir anda acılarını biraz da olsa dindirebilirdi değil mi?

Lee Jong az sonra eve geldi. İçeri girdiğinde hizmetçilerin zor tuttuğu Ha Neul vardı. Zavallı kadın acısından çökmüştü son birkaç günde… Yerde duran bavula dikmişti gözünü bir yandan Ha Neul’e bakarken. Karısının gözyaşları yanağında tam kurumamıştı.

Lee: Ha Neul? Nereye?

Ha Neul: Soo Min’in yanına! Dayanamıyorum artık…

Lee: Saçmalama da otur konuşalım.

Ha Neul: Konuşacak bir şey yok! Kızımı kaybettim ben, bir parçam gitti anlıyor musun? Canımı kopardılar benden! Oğlum da yok şimdi! Senin yüzünden oğlum da yok artık! Bırak bari kardeşime gideyim!

Lee: Yeter artık! Hep sen üzülüyorsun hep sen acı çekiyorsun! Benim canım hiç mi yanmıyor sanıyorsun? Hye Mi benim de kızım hatırlatırım! Oğlumun ardından acı çekmiyor muyum sanki? Yaptıklarına çok kızıyorum! Keşke daha farklı biri olsaydı diye hiç mi düşünmüyorum sanıyorsun? Biraz beni de anla Ha Neul. Ben anneysen ben de babayım.

Ha Neul: Üzgünüm Lee, 2 saat sonra Amerika’ya uçağım kalkacak. Bir süreliğine buradan gitmek istiyorum… Bırak gideyim. Kaldıramıyorum artık, bu evde yürüdükçe Hye Mi’yi görüyorum. Jung Min’i görüyorum… 

Lee yavaşça sarıldı karısına. Ha Neul sessiz hıçkırıklara ağlıyordu kocasının omzunda… Evlat acısı dünyanın en zor acısıdır. Bir anne baba için canından bir parçanın kopup gitmesi… Artık Jung Min’de yoktu evde. Zavallı anne Ha Neul, kızının acısını oğluyla dindiremiyordu bile. Oğlunun kokusunu içine çekemiyordu. Acıları anlatılamayacak kadar büyüktü, çok büyüktü.

Romeo.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin