32.Bölüm - ''Her şeyi anlatacaksın!''

90 5 0
                                    

Jung Min öylece kalakalmıştı. Hye Mi… Hye Mi, Mi En’le mi görüşmüştü? Bu nasıl olurdu? Korktuğu şey başına gelmişti. Hye Mi, Mi En’de dâhil her şeyi biliyordu! Ve kendisine anlatacaktı. Notta bahsettiği şey, günlükteki… Telefonu elinden düşürmüştü. Öylece Hye Mi’nin günlüklerine, eşyalarına bakıyordu. Ellerini o kadar çok sıkıyordu ki adeta avuçlarını parçalayacaktı.

‘’Sen şimdi bittin Mi En, seni ellerimle geberteceğim.’’

Jung Min çok öfkeli ve hızlı bir şekilde yerinden kalktı, hemen üstünü değiştirip evden çıktı. İşte şimdi Mi En’i sıkıştırmak için fırsat. Mi En’e giderken arabasının bulunduğu servise uğradı, arabasının işi bitmişti. Hemen arabasına atladığı gibi yola çıktı. Torpidoya odasından aldığı silahını da koydu.

Mi En ise evinde eşyalarını topluyordu. Busan’daki arkadaşına gidecekti. Birkaç gün Seul’den uzak kalsa iyi olabilirdi. Bir yandan da abisini merak ediyordu, korkuyordu. Yaklaşık yarım saat sonra zil öyle hızlı ve art arda çalınıyordu ki kendisi de korkmaya başlamıştı. Kapının deliğinden baktığında öfkeden çılgına dönmüş Jung Min’i gördü. Hemen geri çekildi. Ama Jung Min bu sefer kapıyı yumruklamaya başladı.

Jung Min: Mi En! Mi En aç kapıyı içeridesin biliyorum!

Mi En: Git! Açamam!

Jung Min: Açmazsan kapıyı kırarım! Ya da burada beklerim!

Mi En: Jung Min ne istiyorsun… Git artık bırak beni! Sana anlatamam dedim, ben bir şey yapmadım. Kardeşini ben mi öldürdüm sanki.

Jung Min: Evet her şeyi sen yaptın! Aç çabuk kapıyı! Açmazsan kıracağım. Pekala, açmamakta kararlısın. Bunu sen istedin.

Jung Min, Mi En’in çığlıklarına aldırış etmeden iki tekmede tahta kapıyı kırmıştı. Mi En eline küçük bir vazo alıp koltuğun arkasına geçti. Korkudan ağlıyordu, çığlık atıyordu. Jung Min’in gözlerindeki intikam ateşi korkutuyordu. Onu hiç bu kadar öfkeli görmemişti.

Jung Min: Şimdi bana her şeyi anlatacaksın.

Mi En: Bir şey bilmiyorum! Eğer buradan gitmezsen polis çağırırım.

Jung Min: Çağır çağır; düzenlediğiniz sahte raporlardan, attığınız iftiradan, kardeşimi telefonda nasıl tehdit ettiğinden falan da bahsedersin iyi olmaz mı?

Mi En telefon lafını duyunca öylece kalakaldı. Jung Min’in neden bu kadar öfkeden deliye döndüğünü anlamıştı. Yolun sonuna geliyordu yavaş yavaş…

Jung Min: Çağırsana polisi! Hadi!

Mi En: Jung Min git nolursun…

Jung Min. Gitmeyeceğim! Bu mesele açıklığa kavuşmadan gitmiyorum! Bana her şeyi en başından, en ince ayrıntısına kadar anlatacaksın. Anlatmazsan seni burada gebertirim.

Mi En kurtuluşunun olmadığını biliyordu. Ama anlatamazdı. Bir şekilde Jung Min’in elinden kurtulup kaçmalıydı. Gizlice cep telefonunu çıkarıp abisine mesaj göndermeye çalıştı ama Jung Min bunu fark etmişti. Fark ettiği gibi Mi En’in üstüne saldırdı, cep telefonunu almaya çalıştı. Tam o sırada Mi En, elindeki küçük vazoyu Jung Min’in kafasında kırıp dışarı kaçtı. Jung Min, yaralanmıştı ama peşinden koştu. Az sonra çıkmaz sokakta Mi En’i sıkıştırdı.

Jung Min: Bittin kızım sen! Öldüreceğim seni! Bana her şeyi anlatacaksın! Benden o kadar kolay kurtulamazsın!

Mi En: Anlatmayacağım! Yapamam bunu anladın mı?

Jung Min: Peki, sen bilirsin!

Jung Min, Mi En’i ellerinden tuttuğu gibi sürükleye sürükleye arabaya bindirdi. Mi En hala direniyordu. 

Romeo.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin