Jung Min: Baba! Bu kadar vicdansız olamazsın! Oğlunum ben senin! Odamdan bir şey almam gerekiyor onun için geldim. Bırak alayım.
Lee: Banka hesap numaranı arıyorsan boşuna arama. O hesabı kapattırdım az önce.
Jung Min: Ne? Ne diyorsun sen!
Lee: Senin bize yaptıklarının yanında bu hiçbir şey. Annen de gitti senin yüzünden, hastalandı kadın. Mutlusundur umarım, önce kardeşin sonra biz.
Jung Min: Baba! Oğlunum ben senin! Öz oğlun! Bana bunu yapamazsın! Beni tek başıma maddi bir kaynağım olmadan bırakamazsın!
Lee: Sen bizi mahvederken hiç düşünmedin! Onca serseriliğinin başına bir bela açacağını hiç düşünmedin! Ben seni baban olarak sürekli düşündüm ama sen hiçbir şey yapmadın! Şimdi buradan git, benim senin gibi bir oğlum yok! Benim bir tek kızım vardı ve artık senin yüzünden o da yok!
Jung Min: Baba! Baba! Bunu yapamazsın!
Güvenlik Jung Min’i yaka paça dışarıya çıkarmıştı. İşte şimdi güçsüz hissediyordu iyice. Terk edilmişlik, yalnızlık hiç bu kadar işlememişti içine… İntikam duyguları iyice köpürürken güçsüzleşiyordu git gide… İşte şimdi yapayalnızdı. Dayanması o kadar zordu ki… Ama yapmak zorundaydı. Canı acısa da, güçsüz hissetse de bunu yapmalıydı. Jae az sonra aramıştı onu. Ağlamaklı, titreyen bir sesle telefonu açtı.
Jae: Jung Min? Sana güzel bir ev buldum. Dubleks, manzaralı, fiyatı da uygun. Sen hesap belgeni aldın mı?
Jung Min: Artık öyle bir hesabım yok. Babam kapattırmış.
Jae: Ne? Ciddi misin?
Jung Min: Yapayalnızım… Maddi manevi hiçbir şeyim yok pişmanlıktan başka.
Jae: Dur, dur saçmalama. Kiralık olarak tut. Sonra satın alırsın. Hem kendini hiç mi bilmiyorsun sen? Elinde öyle şeyler var ki kullanmayı bilmiyorsun. En iyi okullardan mezunsun. İyi bir aileden geliyorsun. Bunları kullanarak bir işe girmeyi denedin mi?
Jung Min: İş mi?
Jae: Bazen gerçekten çok saf olduğunu düşünüyorum. Eve gel.
Jung Min hemen bir taksi çevirip eve doğru yola çıktı. Mi En evinde oturuyordu, yine düşüncelere dalmıştı. Az sonra abisi Ken Zhi gelmişti. Kapıyı yumrukluyordu, Mi En telaşla kapıyı açtı. Ken Zhi hemen içeri daldı. Sinirliydi.
Mi En: Abi? Ne oldu?
Ken Zhi: Bu Jung Min rahat durmayacak! Dün sağlam bir ayar verdim ama bu sabah şirkete gitti! Babası onunla konuşmuyor diye biliyorum ama yerinde durmuyor!
Mi En: Demiştim ben sana! Jung Min sandığın gibi biri değil, öncekilere benzemiyor. Onun anlattığı gibi de değil. Ne yapacağız peki?
Ken Zhi: Sana ulaşacak. O yüzden gideceksin.
Mi En: Ne? Nereye gideceğim?
Ken Zhi: Çin’e döneceksin. Kore’de ne yapar ne eder bulur seni.
Mi En: Sen ne dediğinin farkında mısın? Benim tüm düzenim burada, nasıl bir anda bırakıp giderim? Hem ben Çin’e dönmeyeceğime dair kendime söz verdim. Birlikte o sözü vermedik mi abi? O günü ne çabuk unuttun? Her şeyimizi kaybettiğimiz o günü… Ne çabuk…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo.
FanficBir tarafta alabildiğine zengin, yakışıklı, oldukça zeki ve her istediğini elde edebilen Romeo... Bir tarafta gizemli, güzel, çekici bir kız Zheng Mi En... Romeo ilk defa o gece kandı. Romeo ilk defa pişman oldu. Kız kardeşi Hye Mi'nin kendisi yüzün...