Jung Min yavaşça gözlerini açtı. Bembeyaz kıyafetler içinde bembeyaz bir odadaydı. Güneş ışığı yüzüne vuruyordu. Tüm olanlar gözünün önünden geçti, unutamazdı. İçindeki acıyı anlatmak tarifsizdi. Birden aklına Hye Mi geldi. Kardeşini merak ediyordu. Son hatırladığı şey onun çığlıklarıydı. Beyninde yankılanıyordu. Yattığı yerden doğrulmak istedi ama hali yoktu, karnında bir acı hissetti. Sargılıydı. Belli bir yerden sonrasını hatırlamıyordu. Az sonra kadim dostu Hero, odaya girdi.
Jae: Jung Min? İyi misin?
Jung Min: Ne oldu bana? Neden buradayım?
Jae: Şey… Su vereyim mi sana?
Jung Min: Hayır. Hye Mi nerede?
Hero’nun yüzü düşmüştü. Burukluk hissetti. Nasıl söylerdi kardeşinin artık hayatta olmadığını... Ama anlatmak zorundaydı. Eninde sonunda acı gerçekleri öğrenecekti.
Jae: Doktoru çağırayım ben.
Jung Min: Dur. Gitme. Bir şey oldu. Bana söylemediğin bir şey var. Ne oldu Hero?
Jae: Hye Mi beni aramıştı. Aramayı sonradan gördüm, geri döndüğümde açmadı. Bir kere daha aradım telefonu açtı. Ama konuşmadı. Sadece sizin bağrışmalarınızı duydum. Telefonumdan aramanın yapıldığı konumu gördüm, hemen geldim. Ama geldiğimde…
Jung Min: Ne? Ne oldu?
Jae: Yaralıydın. Doktorunla konuştum, yüksek dozda alkol vermişler sana. Kurtulman bir mucize. Ama iyisin, yaşıyorsun. Daha da iyi olacaksın. Ben hep yanındayım.
Jung Min: Hye Mi nerede?
Jae’nin beklediği acı soru gelmişti. Söylemek zorunda olduğunu biliyordu ama tam iyileşmeden söylemek istemedi.
Jae: Şey, onu başka hastaneye götürdüler.
Jung Min: O zaman bana yardım et, oraya gideceğim.
Jae: Dur ne yapıyorsun? Yaranı açacaksın. Daha yeni uyandın, Jung Min!
Jung Min: Yalan söylüyorsun o zaman! Bana derhal kardeşimin nerede olduğunu söyle, hemen!
Jae’nin gözleri dolmuştu. Sesi titriyordu. Jung Min anlamıştı kötü bir şey olduğunu.
Jae: Geç kaldım. Lanet olsun geç kaldım! Eğer telefonumu daha erken almış olsaydım… Kurtarabilirdim onu. Sana yetişebildim…
Jung Min öylece kalakalmıştı. Hye Mi artık yok muydu yani? Kurtaramamıştı kardeşini o adamlardan. Yapmadığı bir şey yüzünden kardeşi gitmişti. Gözünün önüne o son hali geldi. Acı çığlıklarını yine duydu. Gitmeyecekti de uzun süre kulaklarından… Kalbi o kadar hızlı ve acı bir şekilde atıyordu ki yerinden fırlayacaktı sanki. İlk defa bu kadar güçsüzdü Romeo. O yakışıklı ve güçlü adamın gerçek yüzü müydü bu? İçindeki çaresizliğin ve acının tarifi yoktu. Birden doğrulmaya çalıştı. Jae onu tutmakta zorlanıyordu. Jung Min o kadar zorlamıştı ki kendisini, yarasını kanatmayı başarmıştı.
Jae: Jung Min! Jung Min sakin ol! Doktor bey! Doktor bey! Sakin olur musun! Dur yerinde bak yaranı açtın!
Jung Min: Bırak! Bırak kendimi öldüreceğim! Nefret ediyorum kendimden, koruyamadım onu! Kardeşimi koruyamadım! Dünyanın en kötü abisiyim ben! Gözümün önünde tecavüz ettiler ona ve ben hiçbir şey yapamadım kahretsin! Bırak beni!
Jae: Sakin ol lütfen! Kan kaybediyorsun bak yaranı açtın! Nerede bu doktor be!
Az sonra doktor ve bir tane hemşire odaya girdi. Zar zor sakinleştirici iğne yapmayı başarmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo.
FanficBir tarafta alabildiğine zengin, yakışıklı, oldukça zeki ve her istediğini elde edebilen Romeo... Bir tarafta gizemli, güzel, çekici bir kız Zheng Mi En... Romeo ilk defa o gece kandı. Romeo ilk defa pişman oldu. Kız kardeşi Hye Mi'nin kendisi yüzün...