Jung Min yavaşça gözlerini açtı. Yine bembeyaz bir odadaydı. Gün ışığı doldurmuştu odayı. O günkü gibi. Yine kirletir miydi bembeyaz odayı karanlık Romeo? Karanlık Romeo ölmüştü galiba. Başarmış mıydı? Başaramamıştı.
Kalkmak istedi ama vücudu gevşemişti, kalkamadı. Bir acı hissetti. Kafasını yavaşça yan çevirdiğinde yanında yatan annesini gördü. Gözleri yavaş yavaş doluyordu. Anne kokusu, anne şefkati… Uzun zamandır bilmiyordu bunu.
Az sonra Ha Neul uyanmıştı. Jung Min’in uyandığını görünce en güzel gülümsemesiyle telaşını yatıştırmaya çalıştı. O da ağlamak üzereydi.
Ha Neul: Jung Min? Oğlum… İyi misin?
Jung Min: Anne? Gerçekten sen misin?
Ha Neul: Benim, benim… Buradayım işte. Baban da burada. Doktorunla görüşüyor.
Jung Min: Babam? O da… Noldu? Sen nasıl…
Ha Neul: Gece seni buraya getirmişler. Baban da geldi. Hemen beni aradı, gece yarısı uçak bileti bulamadım. Teyzen sağolsun yardımcı oldu, zar zor bilet bulup geldim. Boşver beni, hadi kapat gözlerini.
Jung Min, annesinin ellerini tuttu. Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı yine.
Jung Min: Anne. Anne ben… Özür dilerim. Size layık bir evlat-
Ha Neul: Şşş konuşma böyle. Yok öyle bir şey. Babanla konuştum. Ben de her şeyi biliyorum. Olanların hiçbirisi senin suçun değildi. Asıl biz… Senden özür dileriz. Sana güvenmedik… Oğlumuza…
Jung Min: Babam… Babam ne yaptı anne?
Ha Neul: Kafanı yorma şimdi bunlarla.
Jung Min: Hye Mi’yi koruyamadım. Ona çok… Kötü davrandım. Kendimden nefret ediyorum.
Ha Neul’de ağlamaya başlamıştı.
Ha Neul: Baban çok… Anlamadan dinlemeden peşin hüküm koştu. Ben hiç kötü düşünmedim. Düşünemem, sen benim oğlumsun. İlk göz ağrımsın. Çok acılar çektik. Baban da ben de… Kolay değil, evlat acısına hangi anne baba dayanabilir ki? Hye Mi bizim tek kızımızdı, küçüğümüzdü. Senin de hataların oldu Jung Min. Geçmişte umursamazdın. Bizi üzerdin ama yine de bu sana olan sevgimizi hiç değiştirmedi. Babana da hak ver, o da çok acı çekti. Söylemek istediğim, kendini suçlama. Sen aslında kardeşini hep sevdin. Sadece ona olan sevgini gösteremedin. Hye benimle hep konuşurdu, üzülürdü tabi abim neden benimle ilgilenmiyor diye ama onu sevdiğini hep bilirdi. Sen kötü biri değilsin. Biricik oğlumsun sen, kötü olamazsın. Kötü biri olsaydın kendini bu tehlikeye atmazdın.
Jung Min yavaşça annesine sarıldı. Gözyaşları kalbini acıtmıyordu nedense. O sırada Lee Jong odaya girdi.
Lee: Jung Min? Uyandın mı? Nasılsın? Doktorla konuştum. Bu gece buradasın ama yarın durumuna göre taburcu olabilirsin.
Jung Min: Baba. Ben… Özür dilerim. Yaptığım her şey için… Kardeşimi koruyamadığım için. Seni üzdüğüm için… Kötü biriyim ben. Ama yine de oğlunum. O yüzden her ne kadar kötü olsam da ben…
Lee: Ağzından bu tür şeyleri duymak istemiyorum. Burada kötü olan birisi varsa o da benim. Öz oğluma güvenmedim, onu attım… Kırdım. Beni de anla, babayım ben. Bir gün sen de baba olduğunda çocuğun yere düşüp dizini bile kanatsa senin için sızlayacak. Kızımı kaybettim ben. Öz kızımı, çocuğumu, benden bir parçayı… Seni kaybediyordum. Oğlumsun sen, bu bir gerçek. Geçmişte belki bizi üzmüş olabilirsin ama şuan bana bakan Jung Min ile eski Jung Min’in arasındaki farkı o kadar net görüyorum ki… Sen artık kocaman adamsın. Kendini bu kadar tehlikeye attın, pişmanlık duydun. Bize olan sevgin için kendini… Bu kötü insanların arasına attın. Jae beni aradığında baştan onu dinlemedim. Sana o kadar kızgındım ki… Halbuki bu meselenin yıllar öncesinde benim işime dayandığını bilseydim bunların hiçbirisi yaşanmayacaktı. Hepsi benim hatam, anlamadan dinlemeden… Araştırmalıydım. Senin bir parmağın var mı yok mu bilmeliydim. O zaman belki de şirketten para kaçıran o adi adamı fark edebilirdim. Sen bu kadar kendini suçlamazdın.
Lee Jong’un sesi titriyordu. Jung Min’in yanına oturdu, elini tuttu. Jung Min ilk defa babasının kendi elini sıkıca tuttuğunu hissediyordu. İçi sızlıyordu adeta. Gözlerinden yaşlar istemsizce akıyordu.
Lee: Sonra Jae her şeyi anlattı. Pişman olduğunu söyledi. Ama ne fayda? Hepimizi ateşe attı… Ama bunun suçlusu sen değilsin. Dost zannettiğimiz insanlar bizi aslında sırtımızdan vurabilecek en iyi kişilerdir. Çünkü senin zayıf noktanı iyi bilirler. Geçmişte aile bağlarımız pek iyi olmadığı için senin paraya ve dış görünüşüne sığındığını biliyordu.
Jung Min: Ona ne oldu?
Lee: Çok kan kaybetmiş. Polisler geldiğinde onu… Ölü buldular. Mi En’in ağabeyi, o da ölü bulundu.
Jung Min: Mi En?
Lee: Şoka girmişti. Abisinin başında öylece çığlık atarken polisler onu alıp götürdü. İfade verdiğim polise sordum, onu akıl hastanesinde tedavi altına almışlar. İyileşince mahkemesi görülecek. Sana zarar verebilecek kimse yok artık. Lütfen beni affet, anlamadan dinlemeden canını yaktım. Ama bundan sonra sen de biz de birbirimiz için varız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo.
FanfictionBir tarafta alabildiğine zengin, yakışıklı, oldukça zeki ve her istediğini elde edebilen Romeo... Bir tarafta gizemli, güzel, çekici bir kız Zheng Mi En... Romeo ilk defa o gece kandı. Romeo ilk defa pişman oldu. Kız kardeşi Hye Mi'nin kendisi yüzün...