Ken Zhi, Jae’nin evine gelmişti. Avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı, sesi duyan Jae pencerenin kenarına geldi.
Ken Zhi: Çık dışarı Romeo! Yiyorsa çık karşıma!
Jae: Git buradan çabuk! Jung Min yok burada!
Ken Zhi: Yok ya, kimi kandırıyorsun sen? Eğer dışarı çıkmazsa ben içeri gireceğim!
Jae: Gir bak o zaman, kendin gör! Yok burada.
Ken Zhi: O zaman yerini söyleyeceksin! Yoksa seni de gebertirim onunla beraber!
Jae: Bilmiyorum, çık kendin ara o kadar meraklıysan!
Ken Zhi: Geleceğim ulan, tekrar geleceğim. O Jung Min denen ukalayı bulacağım! Onu bulduğum yerde geberteceğim! Sonra da seni onun yanına gömeceğim haberin olsun!
Jae: Elinden geleni ardına koyma lan! Eğer şimdi gitmezsen ben seni göndermesini bilirim!
Ken Zhi sinirli adımlarla motosikletine koştu. Jae hem telaşlanmıştı hem de merak etmişti. Jung Min ne yapmıştı bu kadar? Hemen telefonunu aldığı gibi Jung Min’i aradı ama açmıyordu.
Jae: Lanet olsun! Neredesin Jung Min? Neden açmıyorsun telefonunu? Ne yapacağım ben şimdi? Evde midir acaba?
Jae arabasının anahtarını alıp koşarak dışarı çıktı. Jung Min hala kafedeydi, eli günlüğe gidememişti bir türlü. Sürekli o gün geliyordu aklına… Ama günlüğü incelemek zorundaydı. En sonunda günlüğü aldı, kapağını açtı. İçinde Hye Mi’nin çizdiği kalp, çiçek gibi şirin şekillerin yanı sıra kendi el yazısı da vardı.
‘’Sevgili günlük,
Nedense bugün kendimi kötü hissediyorum. Ben normalde ispiyonu sevmem. Ama abim beni üzüyor. Benimle hiç ilgilenmiyor. Babamı, annemi sürekli üzüyor. Bazen onu alıp dövesim geliyor, saçlarını yolasım geliyor ama kıyamıyorum, sonra kendime kızıyorum ben miyim bu diye.
Abimi çok seviyorum. Keşke o da beni sevse. Belki seviyordur sonuçta aynı anneye aynı babaya sahibiz. Aynı rahimde yattık 9 ay boyunca. Annemiz babamız bizi çok seviyor.
Böyle konuşuyorum ama sanma ki abim taş kalpli. Bana doğum günümde ayıcık almıştı. Taş kalpli insanlar ayıcık hediye etmez. Ayıcığın anlamı, ben senin yanında olamıyorsam bu senin yanında olsundur. Onu sevdiğimi söylemek istiyorum ama eve geç geliyor. Üstelik alkollü geliyor. Ama en büyük eğlencem, sabahları yatağında uyurken üstüne atlayıp onu uyandırmak. Sonra bana kızıyor, hakaret ediyor ama yine de o benim abim. Bir tanecik abim. Kızlar normalde abisi olsun istemez, olunca mutlu olmazlar. Ama ben Jung Min gibi bir abim olduğu için mutluyum. Umarım bir gün o da anlar.
Bazen senin canlı olmanı istiyorum günlük ama olmuyor.’’
Jung Min’in gözyaşları günlüğün sayfalarına dökülüyordu. Titreyen elleriyle okuyordu yazdıklarını. Canı öyle çok acıyordu ki… Kendisini bu kadar seven kız kardeşine kötü davrandığı için kendisinden nefret ediyordu, iğreniyordu adeta.
‘’Üzgünüm Hye Mi. Beni affet. Kötü kalpli abini affet.’’
İkinci sayfayı çevirdi. Orada okulda yaptıklarını yazmıştı, kayda değer bir şey yoktu. Biraz göz gezdirdikten sonra 2 hafta öncesinde yazılmış sayfa dikkatini çekti. Hye Mi ölmeden 4 gün önce.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo.
FanfictionBir tarafta alabildiğine zengin, yakışıklı, oldukça zeki ve her istediğini elde edebilen Romeo... Bir tarafta gizemli, güzel, çekici bir kız Zheng Mi En... Romeo ilk defa o gece kandı. Romeo ilk defa pişman oldu. Kız kardeşi Hye Mi'nin kendisi yüzün...