27.Bölüm - Güçsüz

79 4 0
                                    

Jung Min öylece kalakalmıştı. Hye Mi bir şeyler saklıyordu. Ölmeden önce bir şeyler yapmıştı. Galiba çıkış noktası Hye Mi’ydi. Kardeşiyle zaten ilgilenmezdi, o yüzden hiçbir şeyini bilmiyordu. Kafası iyice karışmaya başlamıştı ama Hye Mi’ye ait ne varsa hepsini alıp gözden geçirmeliydi. Şimdi hedefi zamanında ihmal ettiği kız kardeşi Hye Mi’ye çevrilmişti. Acaba bahsettiği Çin mafyası Ken Zhi ve çetesi olabilir miydi? Ama kendi babasının alakası ne?

Derin bir nefes alıp düşünmeye başladı. Öncelikle Hye Mi’nin tüm kişisel eşyalarını almalıydı. Telefonu o gün poşet içinde babasına ya da annesine teslim edilmiş olmalıydı. Ama eve gidemezdi, şirkette işi kalmamıştı. Babasının odası hariç. Oraya mümkün değil giremezdi, başkalarını da sokamazdı. Tüm imkânları kısıtlıydı. Ama annesi Ha Neul, babası Lee Jong’a göre biraz daha yumuşak biriydi. Eve gitmek için bir an tereddütte kalmıştı ama denemeye değerdi. Aslında eve gitmek istemiyordu. O acı anılarla bir daha karşılaşamazdı, annesi ile babasını görüp acı çekmek istemiyordu. Ama mecburdu. Hye Mi’nin şahsi eşyalarına ulaşmalıydı. Yoksa yapacağı işler bir yerde tıkanıp kalacaktı.

Yaklaşık 1 saat sonra evin önündeydi. Yine aynı duygular, yine aynı acılar… Güçlü olacağına dair söz vermişti kendisine, en azından bir süre için. Kapıyı çalacaktı ama eli yine gitmedi. Sonunda çalmıştı kapıyı. Hizmetçilerden birisi kapıyı açtı, Jung Min’i görünce bir an şaşırdı. Az sonra babası Lee Jong, yavaş adımlarla geldi. Jung Min, babasına bakamadı. Bakarsa ağlayacaktı çünkü. Ne ara bu kadar güçsüzleşti Romeo? Yine kavga çıkacak diye düşündü ama Lee Jong’un kavga çıkartacak hali yoktu.

Lee: Noldu?

Jung Min: Odamda bir eşyamı unuttum. O gün dalgındım, fark etmemişim. Bavula rastgele bir şeyler koymuştum ama gereksiz eş-

Lee: Geç.

Jung Min şaşırmıştı. Babasının yine kendisine kızacağını düşünmüştü. Doğrusu Lee iyi görünmüyordu. Hasta gibiydi. Her ne kadar geçmişte iyi bir evlat olamamış olsa da babasını çok seviyordu. Bir an için yorgun gözleriyle babasına baktı.

Lee: Beni mi seyredeceksin? Eşyalarını almaya gelmedin mi?

Jung Min: Ha? Evet, özür dilerim. 10 dakikaya kadar çıkarım.

Lee: Gayet sağlıklı görünüyorsun. Annen boşuna telaş yaptı, sen mi kendine zarar vereceksin? Etrafındakilere zarar verme konusunda başarılısın. Suç bende, bencil bir çocuk yetiştirdim.

Jung Min, merdivenin tutma yerini elleriyle iyice sıkıyordu. Babası konuşurken hiç dönmemişti yüzünü. Tamam, belki kötü şeyler yapmıştı ama yine de öz oğluydu Lee’nin.

‘’Beni hiç mi sevmiyorsun baba? Şuan için hastalanmamam ve kendime zarar vermemem gerek. Her şeyi sizin için yapacağım, son bir kez.’’

Az sonra Hye Mi’nin odasının önündeydi. Titreyen elleriyle kapıyı açtı. Hye Mi’nin kokusu buram buram odadaydı hala, belli ki kapı hiç açılmamıştı. Gözyaşlarını akıtmamak için zor duruyordu, boğazı acıyordu.

‘’Hayır Romeo, olmaz. Topla kendini. Buraya ağlamak için gelmedin, erkekler ağlamaz.’’

Hye Mi’nin elbise dolabından orta büyüklükte bir poşet aldı. Odayı iyice araştırmalıydı ve zamanı kısıtlıydı. Babası şüphelenip yukarı çıkarsa iyi olmazdı. Hye Mi’nin en çok kullandığı eşyalara daha iyi bakmalıydı. Aklına günlüğü geldi, çocukluğundan beri günlük tutardı. Alıp okuması ne kadar doğruydu bilmiyordu ama buna mecburdu. Günlükleri çok fazlaydı ama son defteri alsa yeterliydi. Ama defter yoktu. Her yere bakmıştı ama çocukluk günlüklerinden başka hiçbir şey yoktu. Doğru ya, o gün arkadaşına gitmişti. Günlüğü yanında olmalıydı. Çantasına ne olmuştu peki? Kaybolmuş olmalıydı… İşte şimdi bittiğinin resmiydi. Ne yapacaktı? Çember gittikçe daralıyordu sanki. Başka ipuçları bulabilirdi, çekmecelere bakarken Hye Mi’nin cep telefonu çarptı gözüne. Hemen alıp poşete attı, belki bir işine yarayabilirdi.

15 dk sonra odadaki işi bitmişti. Kendi odasına girmemişti bile, hemen aşağı indi. Tam kapıdan çıkacakken annesinin evde olmadığını fark etti. Sormalı mıydı? Kendisi için telaş yapan annesini görmeliydi. Yavaş ve çekingen adımlarla salonda öylece oturan babası Lee Jong’un yanına geldi. Lee Jong çekik gözlerini dikmişti öz oğluna.

Romeo.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin