Jung Min, telefonu kapatıp cebine koyduktan sonra Mi En’e döndü.
Mi En: Abim lafta bırakmaz, dediğini yapar. Bu yaptığına pişman olacaksın.
Jung Min: Beni boşver, sen kendinden bahset. Abin gelene kadar anlatmaya ne dersin?
Mi En: Anlatamam.
Jung Min bir hışımla Mi En’in boğazını yakaladı. O kadar çok sıkıyordu ki, moraracaktı neredeyse. Nefes almakta zorlanıyordu Mi En.
Jung Min: Bana bak kızım, ben abine benzemem anladın mı? Ondan korkmuyorum, maksat seni onun gözünün önünde gebertmek! Tıpkı onun bana yaptığı gibi… Ben o gün ne dedim? Bu yaptığınızı yanınıza bırakmayacağım dedim. Bırakmayacağım da. Siz o kadar iş çevirirken benim elim armut toplamıyordu! Her şeyi biliyorum! Hye Mi’yi telefonda tehdit ettiğini… Hye Mi size ait bir şey buldu, ifşa edecekti. Ama siz buna izin vermediniz. Babamla olan bir ilginiz var biliyorum. Ya şimdi bana her şeyi anlatırsın, ya da ben seni boğarak gebertirim. Seç birini!
Mi En’in gözyaşları akıp gidiyordu. Nefes alamıyordu, boğulmak üzereydi. Yolun sonuna gelmişti.
Mi En: Bırak, bırak anlatacağım. Bırak…
Jung Min hızlı bir şekilde ellerini çekti. Mi En bir iki öksürükten sonra derin derin nefes aldı. Biraz daha kendisine gelmişti.
Jung Min: Konuş!
Mi En: Tamam! Tamam, anlatacağım… Sakin ol. Nasıl olsa abim gelecek. Bilsen de bilmesen de öleceksin Romeo.
Jung Min: Dinliyorum!
Mi En: Ben… Bildiğin her şey doğru. Sen aslında o gece bana sahip olmadın. Birlikte olmadık hiç. Ben seni yatırıp gittim.
Jung Min: Bunu zaten biliyorum be! Bana Hye Mi’yle olan kısmını anlat! Beni nereden tanıyorsun!
Mi En: Bekle be anlatıyorum! Ben çok küçükken annemi kaybettim. Annesiz büyüdüm… Sadece babam vardı. Ama günün birinde… Babam gözlerimizin önünde öldürüldü. Abim, Ken Zhi, ve ben yatağın altına saklanarak kurtulduk. O an… O an hayatımın sonlandığını düşündüm. Yapayalnızdık, benim yaşım daha küçüktü. Abim desen… Çin’in en iyi üniversitelerinden birinde okuyordu. Sırf babamın katillerini bulup intikamımızı almak için okulu bıraktı. Çin’in en büyük sokak mafyasını kurdu. Ben de o sırada liseyi bitirdim. Sonrasında Çin bize dar gelmeye başlamıştı. Sokağa her çıktığımızda… Annemle babamı görüyordum. Sanki her gece babam üstümü örtmeye geliyormuş gibi, annem mutfakta yemek yapıyormuş gibi…
Mi En’in gözyaşları akıp gidiyordu. Hafif hıçkırıklar duyuluyordu. Sesi titriyordu. Jung Min dikkatlice onu dinliyordu. Biraz toparlanıp devam etti.
Mi En: Bir gün abim eve geldi. Kore’ye iki uçak bileti aldığını söyledi. Dönüş bileti yoktu. Benden hayatımın en zor şeyini istedi, Çin’i terk etmemi… Doğup büyüdüğüm, yaşadığım ülkemi bir anda nasıl terk edebilirdim? Direndim, gitmemek için çok direndim. Annemle babamı bırakıp gidemezdim. Ülkemi, vatanımı bırakıp gidemezdim. Üstelik Kore’yi hiç bilmiyorum. Koreceyi bilmiyorum, yaşam stilini hiçbir şeyini bilmiyorum. Nedenini çok sordum, bana uçakta söyledi. Babamızın katilleri Koreliymiş dedi. Bunu nerden bulduğunu bilmiyorum. Söylemedi hiç. Elimizde başka bir ipucu yoktu geldiğimizde. Bir tek, babamı öldüren o adinin Koreli olduğunu biliyorduk. Bütün Korelilerden nefret ettim bunu duyunca. Ama sonra dedim ki, o adiye yaklaşabilmek için bütün Kore’yi bilmek zorundayım. Şuan konuştuğum bu dili de öğrenmek zorundayım. Görüyorsun, senin gibi konuşuyorum.
Jung Min: Bana duygu sömürüsü yapma! Banane senin neden Kore’ye geldiğinden! Hye Mi’yi nerden biliyorsun? Beni nerden biliyorsun? Babam ne alaka?
Mi En: Abim, birisi aracılığıyla katili buldu. Katil kim biliyor musun? Park Lee Jong.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo.
FanficBir tarafta alabildiğine zengin, yakışıklı, oldukça zeki ve her istediğini elde edebilen Romeo... Bir tarafta gizemli, güzel, çekici bir kız Zheng Mi En... Romeo ilk defa o gece kandı. Romeo ilk defa pişman oldu. Kız kardeşi Hye Mi'nin kendisi yüzün...