Ha Neul: Oğlum… Jung Min…
Lee Jong: Onun adını anma burada!
Ha Neul: Yazıklar olsun sana… Ne biçim babasın sen ha? Jung Min’in gerçekten bu kadar kötü kalpli olduğunu mu düşünüyorsun? Oğlumuz o bizim, evladımız! Ben onu 9 ay karnımda taşıdım, büyüttüm! Halini görmedin mi? Nerde?
Lee Jong: Onun yüzünden mahvolduk Ha Neul… Onun serserilikleri yüzünden! Benim onun gibi bir oğlum yok!
Ha Neul: Senin olmayabilir ama benim var! Bir hata yapmışsa bile arkasında durmalıyız! Ailesiyiz biz onun! Korkuyorum Lee, öğlen nasıl konuştu görmedin mi? Ya bir şey yaptıysa kendisine? Kızımdan sonra bir de ona dayanamam… Kızım benim, küçük kızım… Ah ben nasıl dayanırım buna? Kızım yok oğlum yok… Ölmek istiyorum!
Lee Jong: Kızımız yok artık… Küçük kızımız… Ben onu daha gelinlikle bile göremedim… Onu evlendirecektim, kendisi gibi güzel bir kız torunum olacaktı… Ama o Jung Min her şeyi mahvetti! Benim oğlum nasıl yapar böyle bir şeyi ha!
Ha Neul: Beni hala seviyorsan, değerim varsa sende onu buraya getirirsin Lee. Yoksa ben yokum.
Lee Jong: Bu evde beraber olduğumuz sürece benim kurallarım geçerli ve ben o serseriyi istemiyorum! Benim öyle bir oğlum yok!
Ha Neul: Senin kuralların geçerli demek ha? Tamam, ben yokum o zaman.
Lee Jong: Saçmalama bu halde ne yapıyorsun yat şuraya…
Ha Neul: Gideceğim! Kızımın ardından bana oğlumun acısını da yaşatıyorsun ya, sana diyeceğim yok benim artık! Yazıklar olsun sana…
Ha Neul halsizce kanepeden kalkıp yukarıya çıkmıştı. İçindeki acının tarifi yoktu, evlat acısı hiçbir şeye benzemezdi. Ve şimdi öbür evladı da yoktu.
…
Ken Zhi ve 3 adamı Jae Joong’un evinin önündelerdi. Ellerinde küçük tabancalar ve kalaslar vardı. Ken Zhi acımasızca bakıyordu eve. Jung Min’e sağlam bir ayar vermek için harekete geçmişti. Her şey sarpa sarıyordu, Jung Min’in yaşadıkları yetmiyormuş gibi bir de Çin’in serseri sokak mafyasının başıyla uğraşmak zorundaydı.
Ken Zhi: Sen kimsin ki benimle uğraşırsın Romeo? Kim olduğumu bilmiyorsun sen daha… Saldırın! Pencere bırakmayacaksınız anlaşıldı mı?
Ken Zhi ve adamları birden eve doğru ateş açmaya başladılar. Jae ve Jung Min salonda oturuyorlardı, bir anda neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Telaşla kendilerini yere atmışlardı. Silah sesleri kırılan pencerenin sesiyle birleşince müthiş bir korku salıyordu evin havasına.
Jae: Jung Min dikkat et!
Jung Min: Bu ne böyle?
Jae: Polisi arayacağım sakın ayağa kalkma!
Jung Min: Hero gitme! Sakın hareket etme!
Az sonra silah sesleri kesilmişti. Ortalık bir anda akşamın sessizliğine bürünmüştü. Jae ve Jung Min yavaşça ayağa kalkmışlardı. Jae, telefonunu ararken Jung Min, evin bahçesine çıkmıştı. Evin tüm pencereleri kırılmıştı. Kırık cam parçalarına basmamaya çalışarak dolanıyordu. Doğrusu ayağa kalkıp bir anda kurşunların hedefi olmayı istemiyor değildi. Az sonra Ken Zhi’nin iki adamı ani bir hareketle Jung Min’i yakaladı. Neye uğradığını şaşırmıştı. Yaka paça evin dışına götürmüşlerdi onu. Jung Min kurtulmaya çalışırken birden Ken Zhi’yi karşısında görünce duraksadı. O adam… Hayatını çalan, kardeşini öldüren zalim adam. Pislik herif… Onu oracıkta boğarak gebertmek istedi. Yine o acı canlanmıştı içinde, zaten hiç geçmemişti ki…
Jung Min: Sen…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo.
FanfictionBir tarafta alabildiğine zengin, yakışıklı, oldukça zeki ve her istediğini elde edebilen Romeo... Bir tarafta gizemli, güzel, çekici bir kız Zheng Mi En... Romeo ilk defa o gece kandı. Romeo ilk defa pişman oldu. Kız kardeşi Hye Mi'nin kendisi yüzün...