Day 2 Part II: we'll never be alone

319 22 11
                                    

Duştan çıktığımızda şortum hala kurumamıştı ve Luke'un donu ve tişörtüyle evde yemek hazırlıyordum.

Luke'un tam bir orospu çocuğu olduğuna ikna olmuş sayılırdım. Duşta bana bakışlarından bile benimle flört ettiğini anlayabilirdiniz.

Daha çabuk iyileşmeliyim o zaman.

Umarım hemen biri ortaya çıkar ve ona bakıcılık yapmaya gönüllü olurdu.

Tavadaki köfteleri tabağa dizdim ve Luke'un koltuğunun yanındaki sehpaya koydum.

"Sen yemeyecek misin?"

"Hayır." dedim ve temizlik işime devam ettim.

Temizlik yapmayı seviyordum. Mükemmel bir stres topuydu. Ne kadar bastırırsan yüzeydeki kirleri o kadar çok çıkarabiliyordun.

Basit bir matematik denklemiyle çözülebilecek bir sorun-çözüm yöntemiydi. Hayata benzemese de andırması hoşuma gidiyordu.

Ne zaman bir şeye sinirlensem deli gibi odamı temizlerdim. Bir şeylerin yerlerini değiştirip altlarını kazıyana kadar silerdim.

Sanırım çoktan otuz yaş üstü bir ev hanımı olmuştum.

Burası gerçekten küçük bir evdi. Bir odası ve bir salonu, bir banyosu ve salona yapışık mutfağı vardı. Sadece bahçesi çok şekerdi.
Bir de çatı katı, çatı katı da vardı ama orayı kullandığını düşünmüyordum.

Arkada bir müzik kanalı açıktı ve Bruno Mars çalıyordu. Tanrım, bu şarkılarda yerimde duramıyordum. Özellikle temizlik yaparken çok iyi oluyordu.

Kısa bir süre sonr Luke'un sesiyle olduğum yerde kaldım.

"Güzel kalça hareketleri."

"Kalçamı izleyemezsin."

"Çok geç."

"Hala kafanı çevirebilirsin."

"Sanırım hipnotize oldum."

"Hayatında kadın bacağı görmekten ileri gidememiş ergenler gibi davranıyorsun."

"Ah güzelim, sana ne kadar ileri gidebildiğimi gösterirdim ama istemiyorum."

"Bunun için ağlamaya gidiyorum." dedim "Yatağına gözyaşı bulaştırırsam kızma. En azından yastığın bir çift meme görmüş olur."

Her yerin temizliği ve düzenlenmesi bittiğinde bitik durumdaydım. Tekli koltuğa kıvrılıp uyuyacaklen Luke'un sesini duydum.

Uykusundaydı ve bir şeyler söylüyordu. Acı çektiğini belli eden birkaç inilti ve biraz da yalvarış.

Yavaşça onu dürtüp gözlerini açmasını sağladım.

"Lütfen." dedi yalvaran korkmuş gözlerle "Odama gidelim."

"Pekala, elimi tut." dedim ve elimi daha önce kimsenin sıkmadığı şekilde sıktı. Yatağının altından canavar çıkmış küçük bir çocuk gibiydi.

Yatağına yatmasına yardım ettiğimde elimi çekmek için davransam da elimi bırakmadı.

"Ortak olur musun?"

"Ne?"

"Acıma, ortak olur musun?"

Bu dediğine kafamı sallayıp beni yanına çekmesine izin verdim.

Kollarını bana sardığında ben de elimi saçlarının arasında gezdirdim.

"Bir şarkı mırıldansana."

Bu isteğini de kırmayıp ilk dinlediğim zamanlarda her seferinde beni ağlatan Everytime şarkısını mırıldandım.

Şarkının sonuna gelmeden ikimiz de uykuya dalmıştık.

20 Days, Maybe // Luke HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin