Day 216 Part III

164 14 5
                                    

Part I Final.

Calum gerçekten sinirli bir ifadeyle ilerleyip bana tepeden bakacak kadar yanıma yaklaştı.

"Neler çeviriyorsun?"

"Ne?"

"Bir şeyler oluyor Summer. Bunun farkındayım. Sürekli Mike'la fısıldaşmaların, ruh halin... Tanrım bunu açıklayacak kadar dil bilgim yok ama değiştiğini ve bir şeyler döndüğünü biliyorum, tamam mı? Hemen anlatacaksın."

Yutkunup Calum'un iyice kısılmış gözlerine ve gerilen yüz hatlarına baktım. Eğer bu hayata bir daha gelseydim, Calum'un öz abim olmasını  delicesine isterdim. O zaman bu hayatta hiçbir şeyden korkmaz ve bundan ötürü asla mahcubiyet duygusunu hissetmezdim.

"Bir şey yok."

"Summer, beni oyalama- Bunlar da ne böyle?"

Calum'un çatılan kaşlarının altındaki bakışlarını takip ettiğimde sıçtığımı düşünüyordum. Çünkü gözleri ateş saçar halde odaklanmıştı.

Valizlere bakıyordu.

"Summer." dedi korku içeren bir sesle "Sen ne yapıyorsun?"

"Özel bir mesele."

"Bana her şeyini anlattığını biliyorum."

Her şeyimi değil.

"Calum bu ailevi."

"Ailenin hiç de dışından sayılmam."

"Pekala." dedim derin bir nefes alıp "Nicole ve Bruce çok kötü tartışmış. Nicole kafasını dinlemeye kasabadaki eve gitmiş, birkaç gün onunla kalıp onu eve geri getireceğim."

Tanrım, aklıma gelen ilk yalanı patlatmıştım ve Calum'a  yalan söyleme konusunda hiç de başarılı sayılmazdım.

Calum yüzümü okuduktan sonra gerilen omuzlarını gevşetti.

"Kaç gündür bu yüzden mi böylesin?"

"Nasıl?"

"Sanki ölüyormuşsun da seni zorla ayakta tutuyormuşsun gibi."

Beni bu kadar iyi tanıyan bir arkadaşı arkamda bırakacağım için deli gibi ağlamak istiyordum. Keşke onun dizlerine yatıp her şeyi anlatabilseydim, keşke yanımda durmasına izin verebilseydim.

Ama onunla ağlamak için fazla büyümüştük. Artık arkası kollanacak kişi oydu, ben değildim.

Omuz silkip ona bir gülümseme gönderdiğimde yanıma gelip bana kocaman bir sarılma verdi. Bugün gözyaşlarım akmayı durdurmayacak mıydı?

Ona karşılık verip sıkıca sardığımda biraz şaşırmıştı. Ellerimi yüzüne yerleştirip burnumu çektim.

"İstediğin her şeyi elde edebileceğini gördün bugün."

"Summer-"

"Beni dinle. Küçüklüğünden beri bunu istiyorsun. O kıç kadar odanda tonlarca kağıdı heba ederek mükemmel şarkılar çıkardığına şahit oldum. Pes ettin, kendini yüz üstü bıraktın. Ama kalbin seni asla yüz üstü bırakmadı. Kalbini dinlemekten asla vazgeçme."

Bana gözlerimi delercesine bakıp ellerimi yüzünden indirerek sıkıca avuçlarına aldı.

"Sen de beni yüz üstü bırakmadın küçük hanım." dedi "Bugünün ressamı olmayı reddediyorsun ama bundan kaçamazsın."

Ufak bir kahkaha atıp sonsuza kadar hatırlamak için sokak lambasının cılız ışığıyla aydınlanan yüzüne son kez dikkatlice baktım.

"Pekala, o zaman ben gideceğim. Ya da seni bırakmamı ister misin?"

20 Days, Maybe // Luke HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin