Day 120: something that doesn't sound insane

232 15 6
                                    



"Hala bekliyorum." dedim telefondaki cılız sesli kadına.

"Üzgünüm ama kendisi şu an biraz meşgul."

"O zaman beni neden aradınız?"

"Kendisi öyle istedi."

"Şu kendisi de kim? Söyleseniz de ben de ona göre beklesem. Bir yere geç kalacağım."

Yalan. Sadece çocukların provasına gidip biraz içki sömüreceğim.

"Ah, kendisi geldiler. Hemen bağlıyorum."

Bir saattir duyduğum müzik sesinden sonra sonunda ses bağlandı.

"Summer?"

"Sizi tanıyor muyum?"

"Ah, ben Lucy Hobbs. Sekreterimin kusuruna bakmayın."

Küçük dilimin kaçmaması için ağzımı açıp yutkundum.

Oydu. Herkesin hayatını değiştiren muazzam kadın, telefonda benimle konuşuyordu.

"Bu-buyrun efendim. Lütfen beni mazur görün."

"Sorun değil güzelim. Hiç sorun değil." dedi "Arkadaşların adına gönderdiğin videoyu çok beğendim. Çok garip bir enerjileri var. Onları elemeden geçirdim. Bir hafta içerisinde bana kendi şarkılarını göndersinler. Ama bir ricam olacak."

"Elbette. Ne isterseniz?"

"Bir klip çekilmesi gerektiğini biliyorsun. Klipte en azından birkaç saniye görünmeni istiyorum. Uygun mu?"

Hayır.

"O da ne demek? Tabii ki de sizin ricanızı kırmayacağım. Bunu arkadaşlarımla da konuşurum. Çok teşekkürler."

"Kimseyi benim aramadığımı biliyorsun Summer."

"Biliyorum."

"Seni dünya starı yapmak istiyorum."

"Ben öyle mutlu olacağımı düşünmüyorum." dedim "Ama bu gururumu okşadı efendim. Size bir ay içerisinde bir video göndereceğim. İyi günler."

"İyi günler Summer."

Telefonu kapatıp bir anda çığlık atmaya başladım.

Tanrım, bir kapının ardına kadar açılması mükemmel bir şeydi. Bayılabilirdim. Sonunda o bok kokulu bardan çıkan yola bir taş koymuştuk.

Nicole hışımla ve korkuyla yanıma geldiğinde ona sarıldım.

"Geçtiler." dedim kapıya doğru ilerlerken. "Elemeyi geçtiler Nicole!"

Nicole'ün anahtarlarını alıp koşarak evden çıktım. Yerimde duramıyordum. Durmam imkansızdı. Dört çocuğun hayatının tamamen istedikleri şekilde değişeceğini biliyordum ve bu çorbada tuzum olması kanatlanmamı sağlıyordu.

Barın orda inip koşarak içeriye girdim ve boş sandalyelerin arasında bağırdım.

"Geçtiniz!"

Hepsi bir anda arkalarını dönüp bana baktıklarında ilk konuşan Calum oldu.

"Neyden bahsediyorsun?"

Onlara yaklaşıp otuz iki diş sırıtmamı kaybetmeden bakmaya devam ettim.

"Lucy Hobbs." dedim "Beni aradı. Elemeyi geçtiniz."

Uzun bir sessizliği Ashton'un yere düşen plastik bardağı bozduğunda bir anda liseli kızlar gibi çığlık atıp birbirimize sarılmaya başladık. Bu bir mucizeydi ve biz alnımızın teriyle bir mucize gerçekleştirmiştik.

20 Days, Maybe // Luke HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin