Sabah kalktığımda içtiğimden tamamen pişmandım. Ağzımdaki iğrenç tadı geçtim, başımdaki ağrıya karşı koyamayacak gibiydim.
Dün gece havanın aydınlanmasına yakın bir zamana kadar şarkı söylemiştik, sonra da bardaki herkes gitmişti. Bar çocukların olduğu için iki saat kadar daha orada takılıp Calum'la eve gelmiştim.
Luke'un söylediklerini unutamıyordum. Söylediğim her şeye tatlı cevaplar verip duruyordu. Başkası konuşurken bile gözlerimin içine bakıyor, sanki her an benimle konuşuyordu.
Tam giderken kulağıma tek bir cümle fısıldayıp benden uzaklaşmıştı.
"Son sekiz günümüzde de böyle ışıldamamalısım, her şeyi zorlaştırıyorsun."
Şimdi bu ne demekti? Ben bunu nasıl anlayabilirdim?
Kalkmak için yatağın kenarlarından güç alıp sendeledim. Ah, iyi ki düşmemiştim.
Gözlerim yarı kapalı bir şekilde mutfağa girdim ve ağzıma bir ilaç atıp bardaktaki suyu içtim.
Arkamı dönüp odama çıkacağım sırada duyduğum sesle olduğum yerde donup kaldım.
"Bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmemiştim."
Tüylerimin hepsi diken diken olup tüm vücudum yanarken tek düşünebildiğim ağır veya kesici bir aletti.
Önümdeki bahçe makasını alıp arkamı döndüm.
"Burada ne sikim arıyorsun?"
"Sakin ol prenses, böyle konuşmanı sevmediğimi biliyorsun."
"Evimden siktir olup git, yoksa seni öldürürüm."
Eski üvey babam oturduğu yerden kalktığında bir adım gerilemek istesem de içgüdümü durdurdum.
"Benim güzel kızım, babacığı sinirlendirmek istemezsin sanıyordum."
"Sana siktir olup git dedim."
"Bunu sen istedin küçük prensesim." dedi üzerime doğru sakince yürürken. Anılar aklımda son hızla daireler çizerken tek bir kelime bile edemiyordum. Bana yaklaştığında makası uzattım.
"Benim şakam yok." dedim "Kilise orospusu."
"Şimdi cidden kızdım." dedi ve yaklaştığında makası savurdum.
"Ah, ciddisin." dedi "Öyle olsun."
Bana tokat atmak için uzandığında geri çekildim. O da makastan kaçtı. Saçımdan tutup beni kendine çektiğinde makasla saçımı kestim ve onun omzuna batırdım.
Ve kaçmaya başladım.
Bu onu acıdan inletse de daha da sinirlenmişti. Odamdan Calum'ların bahçesine bağırarak atlayabilirdim. En fazla bir bacağımı kırardım ve o gelmeden Joy beni mutlaka görürdü.
Merdivenleri çıkarken ayak bileğimden yakaladığında düşüp tüm merdivenleri yüzümün üstünde indim. Gram canım acımıyordu, adrenalinden olmalıydı.
Öyleyse adrenalini daha iyi kullanmalıydım.
Üzerime çıktığında omzuna sapladığım makası daha da derine indirdim. O acıyla bağırırken bacak arasına diz attım. O yere yuvarlanırken ayağa kalkmaya çalıştığımda ayağımı koparırcasına ısırdı. Onu bacağımdan uzaklaştırmaya çalıştığımda başaramayacağımı anladığımda omzundaki makası çıkarttım.
Bacağımdan uzaklaşmış ayağa kalkarken üzerinden atlamak istesem de beni engelledi.
Şimdi yerde olan bendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20 Days, Maybe // Luke Hemmings
Fanfiction"Peki." dedi alnını benimkine dayayıp "Sana sahip olduğum tüm sevgiyi verebileceğimi söylesem, üzülmeyi bırakır mıydın? Seni dünyanın en mutlu kızı yapacağım derken dalga geçmiyordum Summer. Çünkü sen beni dünyanın en mutlu erkeği yaptın." "Beni sev...