Day 1525 Part II

141 14 13
                                    

Yazarınız aşık olduğu için bölüm gecikti.
:)) yorum ve oylarınıza ihtiyacım var💓

Bana hiç tepki vermeden gözlerini kapıya dikmeye devam etti. Sanki devasa bir kitabı satırı satırına okurmuş gibi kısmıştı gözlerini. Bunu önemsemeden elini tuttum ve kapıya doğru ilerledim.

"Biraz tozlu olabilir ama ayda bir gelip burayı temizleyen bir kadın vardı." dedim "Umarım işini yapıyordur."

Summer hiçbir tepki vermden kocaman safir gözlerini açmaya devam etti. Ayaklarının sadece içgüdüsel olarak beni takip ettiğine emindim, ona kalsa arkasına bakmadan koşmaya başlardı çünkü.

İçeriye girdiğimde bu kadar şaşırıp heyecanlanacağımı tahmin etmiyordum. Burası bizim mabedimizdi.

Summer'ı ilk gördüğüm, ona kendimi ilk açtığım, onu ilk öptüğüm yerdi. Burası Summer'ın çeşitli büyü ve hilelerle beni kendine aşık ettiği yerdi.

Burada 'biz' doğmuştuk. Öyleyse dirilebilirdik de.

"Bugün burada kalacağız." dedim kapıyı örtüp "Çocuklara söylerim."

Sarhoş gibi kafasını salladığında elini daha sıkı sarıp onu kendime çektim.

"Hatırlıyor musun, o yirmi günün içerisinde sana bir şey demiştim. Henüz seni tanımıyordum bile aslında ama söylemiştim işte." dedim "Sana benden asla zarar gelmeyeceğini söylemiştim. Bunda pek başarılı olamasam da en azından denediğimi, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığımı biliyorsun. Ve sana olan korumam sadece bununla sınırlı değil, herhangi bir sınır için epey fazla seviyorum seni. Sana hiçbir şeyden zarar gelmesine izin vermiyorum artık, buna kendin de dahilsin Summer. Sen bile sana zarar veremezsin, buna asla izin vermem."

"Bize zarar verecek." dedi Summer. İlk defa anlamlı bir şey söylediğinde şaşkınlıkla ona bakıp oturmasını sağladım.

"Ne zarar verecek?"

"Ben, içimde olan hisler, düşünceler. Hepsi bize zarar verecek."

"Versin." dedim hiç düşünmeden "Düzeltiriz. En beterini düzeltmedik mi? Öyle bir ayrılıktan sonra hala elini tutuyor oluşumun bir mucizeden farkı var mı? Hiç sanmıyorum. Biz her şeyi düzeltebilecek kadar çok seviyoruz birbirimizi, hatırlamıyor musun?"

"Hatırlıyorum." dedi uzaklara bakıp "Sırf ben hep güleyim diye uzunca bir süre hepimizi ağlatmak doğru gelmiyor."

"En doğrusu bu, Summer." dedim "Biz bir aileyiz. Ne yaparsak beraber yapacağız bundan sonra. Hepimiz birden nezle olacağız, birlikte gülmekten yerlere yatacağız, birlikte ağlayıp birlikte hayata döneceğiz."

"İşte, tam da bundan bahsediyorum." dedi bir anda uykusundan uyanmış gibi "Ben bu sorumluluğu istemiyorum. Kafanda yarattığın Summer öldü, Luke. Kafandaki Summer kucağında dopdolu bir sevgiyle etrafta dolaşan küçük bir kız, sevgisini dağıtacak birini arıyor sadece. Benim şu an içimde sevgi yok, aşk yok, nefret yok, üzüntü yok. Duygularımı anımsatan anılar var sadece, beni kendimi tamamen bırakmaktan alıkoyan şey de bu anılar." dedi elini yüzüme koyup "Sana dokunuyorum ve heyecanlanmıyorum Luke. Sana dokunuyorum ve hiçbir sik hissetmiyorum. Hala sana dokunmamın tek sebebi sana dokunmanın eskiden beni delicesine heyecanlandırdığını bilmem. Anlatabiliyor muyum?"

"Anlıyorum, bebeğim, biliyorum." dedim o elini kaldırırken "Ve bu sorun değil. Duvarlarını örmezsen bunları aşabiliriz. Laurel'ı kaç kere dirilmeye çalışırken tekrardan gömdük, sayabilir misin? Yeniden gömeceğiz ve her şey mükemmel ilerleyecek."

Bana uzunca baktıktan sonra mutfak sandalyesine oturdu. O eski, çirkin sandalye Summer'ın poposuyla buluştuğu an bir sanat eseri gibi gelmişti gözüme.

20 Days, Maybe // Luke HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin