Day 80: i was the first to fall

192 17 2
                                    

Canım hikayemin can okuyucularına sevgiler.

Defterimi kapatıp yola karşı bir sigara yaktım. içimdeki acının neden hala geçmediğini bilemiyordum.

Eski halime geri dönmüştüm. Evden dışarı sadece bir kere okul için çıkmıştım. Doğru düzgün kimseyle konuşmuyordum. Çoğu akşam Calum'lara gidip Mali'nin odasında tekrar tekrar Hey Jude plağını takıp uyuyakalıyordum.

Nicole ise Luke'larda kaldığımı düşünüp sevinçten havalara uçuyordu.

Herkes mutluydu. Nicole bir erkek arkadaşım olduğunu düşündüğü için, Calum gözünün önünde olduğum için, ben yalnız olduğum için, Luke da bensiz olduğu için...

İki ay geçmişti. Ve onu bir kere bile görmemiştim. Ne bir mesaj, ne bir merak; umrunda bile değildim. Ben ise onu merak etmekten kendimi alıkoyamıyordum. Kafamda o kadar çok yer kaplamıştı ki, bunları bir kağıda dökmeye karar vermiştim.

Ve yetmemişti. Artık bir defterim vardı.

Bazen ne yazdığımı bilmeden yazıyordum. İçimdeki sıkışan zehiri akıtmam gerekiyordu ama tek kelime edersem boğulacağımın da farkındaydım.

En azından saman kağıtlar beni yargılamıyordu.

"Bu akşam Luke'a mı gideceksin?" dedi Nicole.

Her gün bunu sormasına rağmen mideme yediğim yumruk gittikçe daha çok acıtıyordu.

"Hayır."

"Pekala." dedi "Her gün bunu sormaktan bıktım ama iyi misin?"

"Evet Nicole." dedim gülümsemeye çalışıp "Başım durmuyor sadece."

"Bence artık bir doktora gitmeliyiz. Baban da bunun doğal olmadığını düşünüyor."

"En azından hamile olmadığımı biliyoruz." dedim göz devirip "On gündür falan regldim. Tanrı'ya şükür bitti."

"Regl olduğun halde hiçbir şey yememen de garip. Yine zapzayıf oldun."

"Sıcak iştahımı kapatıyor."

Nicole yine başarısızlığın kokusunu almış olacak ki derin bir iç çekti.

"En azından havuza gir. Eskiden çok severdin."
dedi ve kapıyı kapatıp çıktı.

Aslında havuza girebilirdim. Boğulma riskim de olurdu. Suyun şırıltısı kulağımı gıdıklarken kendi düşüncelerim beni dibe daha güzel çekebilirdi.

Dolaptan kullanılmaktan bıkmış kırmızı destekli bikinimi alıp üstümdeki elbiseyi yatağa fırlattım.

Luke'u unutayım derken ona benzemiştim. Bir şeyin düzenli olması beni deli ediyordu. Sanki tüm o yığının arasında daha da acı saklıydı.

Banyodan bir havlu alıp aşağıya indim. En son Luke'un ailesini ilk gördüğümde yüzmüştüm, yani cesetlerini sudan çıkarttığım günde.

Sadece on dokuz gün kokusunu içime çekebilmiştim ve şimdi parfümü her yere sürülmüş gibiydi. Sanki en başından beri o vardı. Her şeyimi sanki onunla yapmıştım ve onsuz nasıl yaşanacağını bilemez haldeydim

Suya atlayıp kendimi ona bıraktım. Beni içine çekip toz bulutu halinde yükseltmesinden çok istediğim bir şey yoktu. İçimdeki duygu karışımını ancak bu şekilde atabilirdim.

Havuzun diğer kenarından çıktığımda mermere tutundum. Nefessiz kalma konusunda antrenmanlıydım.

Hafifçe yüzmeye devam ederken Nicole'ün sesiyle duraksadım.

20 Days, Maybe // Luke HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin