Kahrolası çocuk yüzünden günün aydınlanmasına yakın uyuyup sabahın köründe kalkmıştım. Kızlarla sabahlara kadar uyumamaya alışkın olduğu için Calum bu durumdan etkilenmeyecekti bile.
Ama ben bir ölü gibiydim.
Hemen aşağı inip kendime bir kahve koyduğumda Joy'un çoktan haftalık dergisini okuduğunu gördüm. Hemen yanına gidip yanağına bir öpücük kondurdum.
"Selam Joy, kahve ister misin?"
"Hayır hayatım sağol." dedi "Calum uyanmadı mı?"
"Onu uyandırmak için önce kendimi uyandırmam lazım." dedim gülerek.
"Dün sende uzun süredir görmediğim hüznü gördüm." dedi Joy "Sebebi Luke mu?"
"Evet." dedim "Çok kötü, bana geçmiş yılları hatırlatıyor."
Yüzümü avuçlarının arasına alıp yüzündeki tüm sevecenlikle konuştu.
"Bak güzel kızım, neler yaşadığını hayal bile edemiyorum, anlattıkların hakkında birkaç fikrim var sadece. Ve bunlar bile yeterince korkunç. Ama bak haline, çok güzelsin, seneye güzelim üniversitenden mezun olacaksın, edeplisin, vicdanlısın. Ama en önemlisi sen çok iyi bir insansın. Hayat sana kötü davrandı diye sen de insanlara kötülük saçmıyorsun. Tam tersine, kendi sıkıntın bir köşeden yuvarlanır diye başkalarının sıkıntılarına yöneliyorsun."
Eğer gözyaşlarım olsaydı, şu an akardı işte.
" Sanırım Luke çocuklarla bile konuşmuyormuş."
"Biraz öyle."
"Güzelliğin dilini mi çözdü yoksa." dedi yanaklarımı sıkıp. "Onun senin anlayışına ihtiyacı var kuzum. İçindeki parıldayan şey her neyse, onu asla kaybetme. Ve hep onun aydınlattığı yöne koş."
Joy'a sarılıp gülümsedim.
"Bu kadar söz söylediysen plan yürüdü demektir."
"Evet, Nicole çok üzüldü ama bir şey çaktırmayacağına söz verdi."
"Nicole bazen baya salak olabiliyor. Calum'un beni merdivenlerden ittiğine nasıl inandı acaba?"
"Oğlum senin iki katın olmasına rağmen hala seninle güreşmeye devam ettiği için olabilir. Aman, sen haticeye değil neticeye bak. İzni kaptık. İlacı aldık. Sana yedek kıyafet aldık. Kimseyi de endişelendirmedik."
"Anne sen bir Dallas oyuncususun." dedi Calum şişmiş yüzüyle aşağı inerek.
"Bari evde kız varken donunla gezme."
"Summer'dan bahsediyoruz anne." dedi gözlerini devirip "Bana da kahve koysana."
"Ellerin çalışıyor gibi." dedim "Hadi beni Luke'lara bırak."
Yanıma yaklaşıp yanağımdan bir makas aldı.
"Bakıyorum da birileri sabırsızlanıyor."
"Ha ha Calum. Bununla gerçekten eğleniyor musun?"
"Evet ve eğlenmeye devam edeceğim."
Gözlerimi devirip ona kahvesini verdim.
"Hemen giyin."
Calum merdivenlere ilerlerken Joy'a seslendi.
"Summer'ı farklı yapan da bu işte. Tüm kızlar soyunmam için yalvarırken Summer giyinmem için beni dövebilir."
"Terbiyesiz!"
Joy Calum'a dergisini fırlatırken kıkırdadım.
Hoş, samimi bir aile ortamı buydu işte. Kimse birbirini kırmaktan korkmuyordu. Herkes her an sevgisini göstermek zorunda değildi. Kimse espri yaparken iki kere düşünmüyordu.
Çünkü gerçek aile seni her şeyinle tanıyıp her daim seveceğini bilen insanlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20 Days, Maybe // Luke Hemmings
Fiksi Penggemar"Peki." dedi alnını benimkine dayayıp "Sana sahip olduğum tüm sevgiyi verebileceğimi söylesem, üzülmeyi bırakır mıydın? Seni dünyanın en mutlu kızı yapacağım derken dalga geçmiyordum Summer. Çünkü sen beni dünyanın en mutlu erkeği yaptın." "Beni sev...