Day 216 Part I

169 15 5
                                    

Hayallerim tamamen farklı olsa da Michael'ın arabasında oturmuş kaşlarımı çatmaktan başka hiçbir şey yapmıyordum.

"Gitmiyorsan ben de gitmiyorum."

"Michael senin derdin ne? Bugün sizin gününüz, bugün hayallerinize giden son basamağa basıyorsunuz!"

"Pekala henüz öğlen bile yeni oldu. Hala beş saat var."

"Saçmalamayı keser misin? Bunu yarın da yapabilirim."

"Bana bak, küçük anne; iki haftadır Luke'a açıklaman için seni ikna etmeye çalışıyorum ama olmuyor. Ondan ayrılıp kendi gözleriyle görmesini ve seçim yapmasını istiyorsun, pekala buna da bir itirazım yok çünkü o lanet şeyin babası ben değilim."

"Bebeğimle böyle konuşursen dilini sökerim Michael Clifford."

Micheal gözlerini devirip ellerini havaya kaldırdı.

"Pekala, özür dilerim. Ama şunu bilmelisin ki, kontrollerine gitmemen sadece delilik. Bu sadece yarım saatini alacak. Ne kadar zor olabilir ki?"

"Ah, hamile olduğumu kendim bile kabullenemiyorum ve o hastanede bunu bildiğin resmileştiriyorlar. Bundan daha beter bir şey olamaz."

"Emin ol olabilir. O yüzden, ya seni hastaneye bırakıyorum ya da Luke'a her şeyi anlatıp seni hastaneye götürmesini sağlıyorum. Yani bebeğim, her türlü o hastaneye gidiyorsun. Tarafını seç."

"Sen tam bir götsün. Gerçekten, pembeleşmiş beyaz bir göt, hem de kocaman olanlarından."

Micheal gülümseyerek direksiyonu kavradı.

"Şimdi benim dilimden konuşuyorsun Summer."

"Ne kadar stres altında olduğumu bilemezsin. Ben-"

"Bu konuşmayı iki haftadır yapıyoruz ve inan bana, sana hak veriyorum. Ama Luke'a da hak veriyorum. Bu ikilemden de asla çıkamayacağım sanırım, bunun için baba olmam gerek."

"O ne istediğini kendi ağzıyla söyledi."

"Ama bebeği tek başına yapmadın."

"Ama doğurmak benim kararım."

"Luke bir fetüsü öldüreceğine kendini uçurumdan atar."

"Ah, kes sesini. Beni strese sokuyorsun."

Micheal arabayı çalıştırıp derin ve gergin bir nefes aldı.

"Seni her an patlayacak bir bomba gibi düşünüp senden korkmam normal mi?"

"Bilmiyorum, hamile ve sinirli bir kızla arkadaş olan birine sor."

"Ah, pekala, bundan konuşmayalım. Yarışmadan bahsetmeye ne dersin?"

"Bana niye şarkınızı söylemediniz?"

"Çünkü bu bir süpriz!" dedi Mike gözlerini devirip "Hadi ama, bayılacaksın."

"Eğer ünlü olursanız hangi şarkıyı söyleyeceğinizi bile bilmiyorsunuz değil mi? O kadar çok şarkınız var ki dördünüz ayrılıp birer birer kariyer yapmaya karar verseniz bile size bir ömür yeter."

"Abartmayalım ama, sanırım öyle." dedi sırıtarak "Tanrım, ölebilirim!"

Mike bana en uzak kişiyken bir anda sır tutucum haline gelmişti.

"Nicole'e söylemelisin Summer. Aptallık ediyorsun."

Ve bu işte gerçekten iyiydi. Tek sorunu, o kadar mantıklı çözümler ve fikirler üretiyordu ki onları reddederken ecel terleri döküyordum.

20 Days, Maybe // Luke HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin