Day 1488

193 15 9
                                    

Summer geleli bir ay olmuştu ve her gece yanıma sıvışıp sabahları birbirimize kenetlenerek uyanmıyormuşuz gibi davranmak onun da canını sıkıyor muydu merak ediyordum.

Belki de bu benden kaynaklı olabilirdi. Ona yaklaşmak, her anlamda bir bütün olmak için kavrulsam da ona uzandığım an kül olacağımı biliyordum. Bu yüzden onu uzaktan izliyordum. Ama bana yaklaştığında karşılık veremeyecek kadar güçlü değildim.

Sabah Summer'ın kanamasıyla uyandığımız için hastanedeydik ve hastaneye gidene kadar Summer çığlıklarını durdurmamıştı. Şimdi ise ağrı kesicinin etkisiyle yarı baygın yatıyordu.

"Bu normal mi?" dedi korkuyla.

"Bilemiyorum, aslında bu kadar sık olmaması gerekiyor. Sana yeniden kanser taraması yapalım."

"Ama bir daha olmaz dediniz." dedi dolu gözlerini siper eden kaşlarını çatıp.

"Bir daha rahim ağzı kanseri olmazsın dedim. Farkları unutma."

Doktor randevu verip odadan çıktığında Summer'ın kanamasının geçmesi için beklemeye koyulduk. Onu izliyordum, tek bir mimiğiyle her şeyi yapabilirdim.

O ise boş bir ifadesizlikle duvara bakıyordu. Karnındaki elini sıkmasa buraya nezle için serum yemeye geldiğini düşünebilirdim bile.

Elimi elinin üstüne atmak için kaldırdım, bunu yapabileceğimi düşünmüyordum. Nasıl olacaktı ki? Öylece elimi tenine yerleştirip duracak mıydım? Durabilecek miydim?

Bunların hepsini aklımdan atıp elimi onunkinin üstüne yerleştirdiğimde irkilerek şaşkın gözlerle bana baktı. Sonra da ağlamaya başladı.

Bir isyandan çok içli bir ağlama gibiydi. Yorgunluk ağlamasıydı, kendini tutamamıştı işte. Eskiden hiç ağlayamasa da şimdi utana sıkıla bir gözyaşı dökebiliyordu.

"Geçecek." diye fısıldadım yüzümü ona yaklaştırıp "Merak etme."

Kafasını iki yana sallayıp burnunu çekti.

"Geçmeyecek." dedi "Bu leke hep benimle kalacak. Hep bu sancılar ve eksiklik benimle olcak."

"Saçmalama, senin hiçbir eksiğin yok."

Dalga geçermişim gibi gülüp kafasını yastığa daha çok gömdü.

"Sadece göğsüne yatmak istiyorum."

Buna cevap vermeyip elimi ateşe değdirmişçesine çektim. O kadarına hazır hissetmiyordum. Kendimi tutabileceğimden kesinlikle emin değildim. İliklerime kadar onu yaşasam da yüreğimde hissetmeye hazır değildim.

"Olsun." dedi derin bir nefes alıp "Bu şekilde beni kendinden uzaklaştıramayacaksın."


Eve girdiğimizde onunla hala konuşmamanın azabını yaşıyordum. Yanımdaki nefeslerini duyarken tek kelime edememek beni öldürüyordu. Onu içime sokacakmış gibi sarmak, o baş döndürücü kokusunu ciğerlerimdeki bronşlara kadar hissetmek istiyordum.

Ama korkum arzumdan ağır basıyordu.

Summer bana gazı açık bırakılmış bir ocağı hatırlatıyordu. Zararsız, hatta zaman zaman faydalı olduğunu düşündürten ve sonunu getirene dek zehirini asla belli etmeyen.

Ama şu an tek kişilik koltukta büzüşüp dolu gözlerle yeri izlerken hiç de öyle görünmüyordu. Tam tersine kendisi kurban gibi duruyordu. Önüne düşen cılız saçları ince boynunu örterken derin bir nefes alıp gözlerini kapattı.

Sadece göğsüne yatmak istiyorum.

Bu cümleyi sarhoşken bile söylemezdi. Hatta birinin onu öldürmesi gerekirdi bunu söylemesi için. Birkaç yıl önce biri gelip de Summer'ın göğsüme yatmak için izin alacağını söylese kahkahayı yapıştırdım. Hatta buna izin vermeyeceğimi söyleseler akıl hastası olduğunu düşünürdüm.

20 Days, Maybe // Luke HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin