14

3.4K 222 25
                                    


-2 hafta sonra-

Zayn Malik.

Önümdeki belgeye imza atarak Louis'e uzattım. Bazı şeylerin üzerine çizgi çekmenin zamanı gelmiş, geçiyordu. Louis gülümseyerek uzattığım belgeyi aldı ve eksik bir şey olup olmadığını kontrol ederek memnuniyetle çantasına koydu.
"Aklını karıştırmak istemiyorum ama beni gecenin bilmem kaçında evine çağırıp bu belgeyi verdiğine göre bence sende eminsin bazı şeylerden."

Emindim.  Boşanmam gereken yüzünü uzun zamandır görmediğim, sevgisini dahi hissetmediğim bir eşim vardı. Ardında bıraktığı ben ve kızımla... Evet emindim. Daha önce gerçekleşmesi gereken hatta benim tarafımdan açılması gereken bir dava olmalıydı bu.

"Aklımı karıştıracak bir şey yok kardeşim. Duruma baktığımız zaman görüyorsun ki oturup karar vereceğim bir eşim yok yanımda."

Louis gergin bir şekilde mümkünmüş gibi daha da arkasına yaslanarak elindeki kupayı daha da sıkı sarmaladı.

"Erken davranabilirdik, hatta davranmalıydık. Benim düşüncelerim ona karşı bir şeyler hissedip hissetmediğin yönünde. Yani mahkeme de onu gördüğünde geri dönme gibi bir düşünceye kapılmanı istemiyorum." Elindeki kahveden bir yudum alıp masaya bıraktı ve devam etti. "Ama doğru bir karar verdin, Zayn. Kafanı bulandırmadan bitip gidecek ve sen kızınla güzel bir hayat yaşayacaksın."

Kızım. Varlığının adı geçince bile mutlu olduğum kızım. Onun için yapamayacağım hiç bir şey yoktu. Bu yaşına kadar hem annelik hem babalık yapmaya çalıştım. Daha küçük olduğu için bazı şeyleri idrak edemiyordu. Ama biliyordum ki ilerde işler daha da karışacaktı. Büyüyecekti. Ve büyüdüğü zaman bana annesini soracaktı. Kızımın annesinin onu terk ettiğinde hissettiği burukluğu eziklik olarak yaşamasını istemiyordum. Bu konu da anneme de hak veriyordum. Belkide daha küçükken evlenmeli ve onu anne sevgisinden mahrum bırakmamalıydım.

Annesini tanımıyordu bile. Anne kelimesini bile iki hafta önce ilk defa ağzından duymuştum.

#flash back (bir bölüm önce)

Faith elindeki oyuncağı Marlena'nın yüzüne tutuyordu. Marlena ise bundan huylanıp gülüyordu.

"Bebek nerdeymiş Lena ? - Aaa burdaymış." Faith bu oyuna devam ederken izlemeyi bırakıp yanlarına ilerledim. Beni ilk fark eden Faith olmuştu.

"Hoşgeldin Zayn." Gülümseyip oyun parkının çitlerinden atlayıp içeri girdim.

"Napıyorsunuz?" Marlena oturmamla beraber kucağıma atlamıştı.

"Brooke uyurken oyun oynayalım dedik babası."

"Gel bakalım bebeğim." Marlena'yı kucağıma alıp yüzüne öpücükler kondurmaya başladım. Bir şeyler mırıldanıyordu.

Marlena'yı yere bırakıp poşette ki oyuncakları çıkartmak için arkamı döndüm.

Oyuncakları çıkartacağım sıra da beni durduran şey Marlena'nın ağzından çıkan kelimeydi.

"An-ne."

***  flacbachend.
Faith Cox.

Her şey güzeldi. Buraya alışmıştım. Bu işe başlayalı yaklaşık bir ay olacaktı ve ben gerçekten mutluydum. Kendi çocuğumun yanında başka bir bebeğe bakmak çok büyük sorumluluk isteyen bir şey. Fakat yorulduğumu hiç bir zaman hissetmemiştim.

Yataktan kalktığımda saat yaklaşık sabahın yedisiydi. Garip bir şekilde Marlena dün gece hiç uyanmamıştı. Brooke uyandığında ise onu biraz pışpışlıyıp uykusuna geri gönderiyordum.

Üzerime rahat bir şeyler geçirip uyuyan Brooke'un yanındaki yastıkları daha da sağlam hale getirip odadan çıktım. Marlena'nın yanına gitmem gerekiyordu. Odalarımız yakındı. Kapısını araladığımda kapı bir şeye çarpmıştı. Marlena'nın olma ihtimali düşünerek içeri girip kapıyı ittirdim. Beşiğinden çıkması imkansızdı.

Fakat korktuğum şey olmamıştı. Marlena'nın kapısının arka tarafında uyuyakalmış bir adet Zayn ve kucağında uyuyan bir Marlena vardı. Kapıyı çarptığım şey ise kapıya kadar uzattığı ayağıydı. Uyanmamış olmasına karşılık derin bir nefes vermiştim.
İşler, boşanma olayları onu bayağı yormuştu. Eve geç geliyor ve çoğu zaman erken çıkıyordu. Konuşma fırsatı bulduğumuzda da işlerin çok yoğun olduğunu dile getiriyordu.

"Faith." Onları izlemeye daldığımı seslenenen Zayn sayesinde farketmiştim. Onu uyandırmıştım.

"Günaydın, Zayn. Uyandırmak istemedim ama burda olacağını tahmin etmedim." Hafif kayarak oturduğu yerde dik konuma gelmeye çalıştı. Marlena biraz engel oluyordu.

"Kapının çarpacağımı hiç hesaplamamıştım." hafif bir tebessümle söylediği bu cümle karşısında biraz utanmıştım.

"Özür dilerim." Sessiz konuşuyordum.
Ayağı kalkmaya yeltendiğinde yüz ifadesinden her tarafının uyuştuğu belliydi. Marlenayı beşiğine bırakıp bana döndü.

"Bir iki saat önce uykuya daldı. Hadi çıkalım." Ben ağladığını duymamıştım ki.

Koridora çıktığımızda tedirgince konuştum.

"Ben uyandığını fark etmedim. Yani hiç ağlamadı. Özür dilerim. Bakmam gerekirdi." Merdivenlerden inerken aniden durması dengemi sarssada toparlanabilmiştim. Fakat onun benden iki basamak aşağıda olması boylarımızı eşitlemiş gibiydi ve biz biraz fazla yakındık. Bunu fark etmiş olmalı ki kendini biraz geri çekmişti.

"Aslında bakarsan ağlamadı. Gece Louis geldi ve onu gönderdikten sonra kızımın odasına gittim. Uyandığında zaten yanındaydım. Sorun yok ve özür dileme."

Aslında gece çok azda olsa Louis'in sesini duyar gibi olmuştum. Göremeyeceğini bildiğim halde kafamı onaylarcasına salladım.
Adımlarını mutfağa yöneltmişti ve bende tereddütsüz peşinden mutfağa girmiştim.

"İşe gideceksen bir şeyler hazırlayabilirim sana." dediğimde buzdolabına bakan gözleri beni bulmuştu.

"Kendini fazla yoruyorsun. Sadece Marlena'ya baksan yeter." İyi bir şey mi söylemişti yoksa kötü bir şey mi anlamamıştım. Amacım kötü bir şey değildi. Biraz olsun yükünü hafifletiyordum.

Bir şey söylemeden,ki söylecek bir şeyim yoktu, mutfaktaki varlığımı silmek adına kafamı istemsizce eğerek kenara çekildim. Bunu fark etmiş olsa gerek buzdolabını kapatıp bana dönmüştü.

"Hey, kötü bir şey söylemedim. Burdaki görevin bana bakmak değil. Kendini bir de bunun için yorma." Hiç tereddütsüz cevap vermiştim.

"Yorulmuyorum ki." Gülerek mutfak tezgahına yaslandı.

"Seni iki minik canavarla aynı evde bırakıp gidiyorum. Üstelik çok cılızsın ve hala bir şeyler yapmak in peşimde dolaşıyorsun." durdu ve devam etti. "Çok iyisin,Faith." Söylediği şeyler karşısında istemsizce mutlu olmuş ve utanmıştım.

"Ben gerçekten mutluyum. Ve kaslı kollarımla iki bebek değil beş bebeği bile taşırım." Gülerek söylediğim şeye o da gülmüştü.

"O zaman sütsüz ve şekersiz kahveni hazırlıyorum" diyerek ketıla uzandım. Yüzündeki gülümsemeyle sadece beni izliyordu.

***

Tekrardan merhaba arkadaşlar. Yorumlarınızı okudum ve kafamı dağıtmak istediğim bir anda yazmak istedim bu bölümü. Bölümler şu an size sıkıcı geliyor olabilir. Ama olaylar bağlamada sıkıntı yaşamışım sjsj
Ama ilerleyen bölümlerde bazı şeyler daha da hızlı gelişecek. Yani öyle umuyorum. Biraz kısa oldu. Ama sizi bekletmek istemedim.

❣️❣️❣️

Baby Sitter.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin