CİHAN
"Yani siz şimdi beni mi takip ettiniz ? Ciddi ciddi takip ettiniz yani öyle mi ?" Evde hepimiz koltuğun birinde 'misafirdeki oturuş stili' gibi oturuyorduk. Mısra da bizi azarlıyordu.
"Ben başından beri karşıydım." Dedi Hasan olaydan kendini sıyırmaya çakışırken. "Şu Ömer'le Cihan ısrar etti."
"Hemen sat bizi zaten !" Dedi Ömer de.
"Peki neden takip ettiniz ?" Diye sordu Mısra.
"Kızım bak, belki bir kan bağımız olmayabilir, daha sadece birkaç haftadır tanışıyor olabiliriz ama sonuçta bizimle yaşıyorsun. Bizimle arkadaş oldun. O yüzden senin nereye gittiğin, ne yaptığın bizi ilgilendirir." Diye açıklma yaptım. "Mesela Sina bir yere gitsin, bize senin gibi yarım yamalak açıklama yapsın, biz onu da takip ederiz. Anlıyorsun değil mi ?"
"Tabi takip edeceksin beni ! Ben senin eşinim." Sina'yı örnek olarak gösteren aklıma tüküreyim.
"Aynen. Ama eğer bundan hoşnut olmuyorsan, seninle arkadaş olmamızdan hoşnut olmuyorsan, bir daha yapmayız." Dedi Ömer de.
"Saçmalamayın geri zekalılar ! Affetim sizi. Ama bir daha yapmayın." Dedi Mısra. "Ve benimle hep arkadaş olun. Asla bırakmayın beni."
"Bir daha yapmamak konusunda söz veremem." Dedim ben. Yani sonuçta o bana emanet.
"Bu arada Caner sevgilin değilmiş, ne iş ?" Ömer'i o an öldürmek istedim. İşte şimdi sağlam sıçtım.
"Sen nereden biliyorsun ?"
"Cihan söyledi." Demesiyle bana döndü Mısra. Attığı bakışı anlamadım ama 'seni ormana götürüp kafanı bedeninden koparıp mangala atacağım ve yapıştırıcı ile kafanı tekar bedenine yapıştıracağım' gibi bir şeyler söylemeye çalışıyordu gözleriyle.
"Zaten size anlatmayı düşünüyordum." Dedi Mısra diğerlerine dönüp. "Her şeyi baştan anlatıyorum."
***
ÖMER"Bu hikayeyi birilerine anlattığımda hep ağlıyorum. Ama ben onlara hiçbir şey yapmadım. Onların istediği bir çocuk olmaya çalıştım ama onlar beni terk etti."
Ağlıyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Ben gözümden gelen yaşları geri göndermek için sürekli tavana bakıyordum. Ama o üzülmemeliydi. O mutlu olmalıydı, gülmeliydi, kahkaha atmalıydı. Onun gülmekten karnı ağrımalıydı. Çünkü o her şeyin en güzelini hak ediyordu. Ağlamayı hak etmiyordu, terk edilmeyi hak etmiyordu. Sevilmeyi hak ediyordu.
Yanımda oturduğu için kendime hakim olamayıp kollarımın arasına aldım onu. Ben böyle yapınca hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
"Ağlama, bırak onlar senin gibi bir evladı bıraktıkları için ağlasınlar. Sen gül, mutlu ol. Ağlamak yakışmıyor sana." Diye fısıldadım bizimkilerin bakışlarını umursamadan. "Sen güzelsin, parlaksın, iyi kalplisin. Ağlamayı hak etmiyorsun, gülmeyi hak ediyorsun. Ağlama lütfen. Ben varım, biz varız."
Mısra daha da sıktı beni. Ağlamaktan konuşamıyordu. "Siz... Siz iyi ki varsınız." Dedi ağlayarak.
***
Akşam hepimiz içeride oturuyorduk. Sina ve Hasan telefonla uğraşıyorlardı, Cihan boş boş duvarı izliyordu, bir şey düşünüyormuş gibiydi. Mısra ise uzun koltuğa uzanmış tavanı izliyordu.
"Hudubet saatler bitsin artık." Dedi Sina. Hepimiz anlamayarak ona baktık.
"Hudubet ne oğlum ?" Diye sordu Hasan hepimizin kafasındaki bu soruyu.
![](https://img.wattpad.com/cover/151233609-288-k135745.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşımız Bir Kız
Teen Fiction1 kız ve 4 erkek aynı evde yaşamak zorunda kalırlarsa neler olur ? Küçüklükten beri kanka olan Hasan, Cihan, Ömer ve Sina. Ailesi terk ettiği için evsiz kalan Mısra. Eğleceli, komik ve romantik olan bu hikayeyi okumaya ne dersiniz ? **** Evet, Mısra...