Lütfen, dedim içimden... Lütfen bu bir rüya olsun ! Çünkü ben bunu bir daha yaşamak istemiyordum. Ben bunu yaşamıştım zaten, bir daha yaşamak istemiyordum, istemiyordum !
Kahretsin !
Ellerimi mermere dayadım ve başımı eğdim yere. Gözlerim çoktan dolmuş, ellerim ise titremeye başlamıştı.
Hayır, hayır istemiyorum tekrar yaşamayı, istemiyorum ! Kahretsin ki istemiyorum !
Arkamı döndüm yavaşça, gözlerimiz buluşunca daha kuvvetli titredim. Sanki zaman benim için bu anı durdurmuş, dondurmuştu. Sanki şu an alımlı bir salonun lavabosunda değil, boşlukta bir yerdeydik.
Konuşmak istiyordum ama konuşamıyordum. Boğazımda bir his vardı, konuşursam hıçkırarak ağlayacaktım biliyorum. Onun yanında ağlamak istemiyordum. O gün arabanın arkasından ona bağırdığım kadar çaresiz değildim artık.
Ellerimin titremesine aldırmadan dik dik baktım gözlerine. Yaşlar süzülüyordu yanaklarımdan belki ama umursamıyordum. Gözlerimdeki yaşlar güçlü duruşumun aksine kırık yanımı belli ediyordu. Paramparça olan, eksik olan o yanımı...
"Kızım..." ses tonu... Küçükken bana ninni söylerken hayranlıkla dinlediğim o sesi, şimdi bana bir uğultudan farksız geliyordu.
"Sen... neden buradasın ?" Dedim soğuk çıkmasına özen gösterdiğim sesimle. Ağlıyordu o da. Makyajı yanaklarına akarak bir yol çizmişti sanki. "Neden buradasın dedim sana !" Sesimi yükselttim bu sefer.
Hayır, hayır lütfen dayan. Lütfen, ona sarılma isteğim, lütfen git !
"Sana diyorum konuşsana !" Tutamamıştım kendimi, hıçkırarak ağlamaya başlamıştım çoktan. "Niye benim karşıma çıkıyorsun ?! Amacın ne senin ?! Ne istiyorsun benden ?" Sinirle çığlık attım, mermerin üstünde duran çantayı yere fırlattım sinirle. Tutamamıştım kendimi. İçimdeki deprem içime sığmayıp taşmıştı dışarı.
"Mısra... Kızım ben seni çok özledim." O hıçkırarak ağlarken ben sinirle yumruğumu sıkıyordum.
"O gün ben senin taksinin arkasından bağırırken de özlüyor muydun ? O düğünde beni bırakıp gittiğinde de özlüyor muydun Duru Karakaş ? Söylesene ! Konuş hadi ! Evi terk edip gittiğinde de özlüyor muydun !?" O kadar çok bağırıyordum ki, boğazım acımaya başlamıştı.
Yanıma geldi, tam karşımda durdu. Elini yanağıma koydu. O an o elini alıp kırmak istedim ama o kadar güçsüzdüm ki, tutmuyordu hiçbir yerim.
"Bebeğim, yavrum." Bir hıçkırık koptu boğazından. "Seni çok seviyorum, çok seviyorum. Bırakmak zorunda kaldım kızım, bil-"
"Bilmediğim şeyler yok artık." Dedim bağırarak. "Babamı aldattığını da, benim başka bir adamın kızı olduğumu da biliyorum !" Annem şaşkınlıkla gözlerini kocaman araladı. Bildiğimi bilmiyordu, onun ne kadar aşağılık bir kadın olduğunu bilmediğimi sanıyordu, ama yanılıyordu. Her şeyi biliyordum. "Ne oldu ? Şaşırdın mı Duru Karakaş ?" Gülmeye başlamıştım artık. Bulunduğumuz durum o kadar saçmaydı ki. Onun burada olması saçmalıkları saçmalığıydı. "Ve ben o adamla aynı evde yaşadım biliyor musun ?" Daha da şaşırdı. Gözlerime baktı şaşkınlıkla.
"Sevgilin, eşini aldattığın sevgilin. Biz o insanlara ne diyoruz biliyor musun ? Fa-"
"Mısra ! Kırıcı oluyorsun." Diye bağırdı bana. Histerik bir kahkaha attım.
"Kırıcı mı oluyorum ? Ah çok pardon, çok çok pardon. Beni terk eden bir anneye iltifatlar etmem gerekirdi çok pardon."
"Mısra hiçbir şey bilmiyorsun, lütfen beni bir dinle." Yere attığım çantamı eğilip aldım yerden. Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip döndüm ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşımız Bir Kız
Teen Fiction1 kız ve 4 erkek aynı evde yaşamak zorunda kalırlarsa neler olur ? Küçüklükten beri kanka olan Hasan, Cihan, Ömer ve Sina. Ailesi terk ettiği için evsiz kalan Mısra. Eğleceli, komik ve romantik olan bu hikayeyi okumaya ne dersiniz ? **** Evet, Mısra...