BÖLÜM 30

1.8K 218 14
                                    


Kafam karışmış bir halde, metal kutudan çıkıp ayakta duran ve acı dolu gözlerle bana bakan Diana'ya diktim gözlerimi. Onunla savaşmam gerektiğinin farkındaydım, fakat buna henüz hazır değildim. Saatlerdir onun ölüp ölmediğini düşüp durmuştum ve şimdi karşımda, her ne kadar berbat bir halde olsa da durması tüm algılarımı kapatmıştı. İçten içe yaşadığını biliyordum aslında, o Medusaydı ama onu bu şekilde bulacağım aklımın dahi ucundan bile geçmemişti.

Gözlerimi pislik içindeki beyaz atletinden alıp yırtık pırtık kot pantolonuna çevirdim. Sanırım uzun bir süredir burada dövüşüyordu. Kalbim acıyla kasıldı, onunla ayrılalı sadece dört gün olmuştu ama dört günde kemikleri çıkmış, vücudu yara bere içinde kalmıştı. Bu yüzden bana ulaşamamıştı, yakalanmış ve tıpkı bir canavar gibi hapsedilmişti.

Peki, Calvin neredeydi?

Diana acıyla kasılıp yere diz çökünce korkuyla iç çektim ve kendime engel olamayıp ona doğru gitmeye başladım. Yere daha da çöktü ve ellerini beton zemine bastırıp kırılmış ve kanlanmış tırnaklarıyla yeri tırmalamaya çalıştı. Ne yapıyordu? Diana yeri o kadar hızla ve sertçe tırmalıyordu ki parmak uçları anında kanamaya başladı.

Tanrım! Sana ne oldu Diana!

Birden kafasını kaldırıp gözyaşlarıyla ıslanmış pis yüzünü bana gösterdi, ardından hızla ayağa kalkıp üstüme atıldı. Bu ani hareketin vermiş olduğu şaşkınlık yüzünden yediğim yumruktan kaçamamış ve yere doğru savrulmuştum.

Acıyan karnımı görmezden gelmeye çalışarak ayağa kalktım ve Diana'nın diğer yumruğunu kolaylıkla savuşturdum. Güçsüzdü ve yumrukları eskisi gibi sağlam değildi ya da bana vurmak istemiyordu. Bu düşünceyi kafamdan hızlıca sildim. Bana attığı nefret dolu bakışlardan anladığım kadarıyla benim yenmeme bu sefer izin verecekmiş gibi bir hali yoktu. Sertçe yutkundum, ona bir şey olmuştu hem de çok kötü bir şey.

Diana bana doğru geldi ve yumruklarını üzerime savurdu. Ellerimi yüzüme doğru kaldırıp yumrukların şiddetinden kurtulmaya çalıştım, her vuruşu daha da sertti. Sanki gücü saniyeler geçtikçe artıyordu, bu... akıl almaz bir şeydi. Sertleşen her yumruğuyla birlikte artan çığlıklar düşünmemi engelleyip beni panik denizine itiyordu. Bu panik ise korkuyu beraberinde getiriyordu. Nefesimin kesildiğini hissettim, etrafımızdaki çığlıklar beynimde yankılanırken gözlerimin bir saniyeliğine de olsa karardığını ve savunma duvarımın sarsıldığını fark ettim. Daha fazla dayanmam gerektiğini biliyordum ama kollarım isyan ediyordu. Birden kalabalığın içinden yükselen ses beni kendime getirdi.

Rex...

Avazı çıktığı kadar bağırıp savaşmamı söylüyordu. Başta bunun beynimin bir oyunu olduğunu sanmıştım. Onca insan çığlıkları arasında onun sesini duymak fazlasıyla zordu ama ses devam ettikçe bunun gerçek olduğunu anladım. Derin bir nefes aldım ve o sese odaklandım.

Ellerim Diana'nın vuruşuna daha fazla dayanamayacak hale gelene dek sadece savunma pozisyonunda kaldım. Ona zarar vermek istemiyordum. Her ne kadar o beni incitmek için çabalayıp dursa da ki bunun farklı bir sebebi olmalıydı. Bunu hissediyordum ama henüz bilmiyordum. Fakat sonsuza dek savunmada kalamazdım. Bir süre sonra ona karşılık vermem gerekecekti.

Aklım, onun bu halini düşünmekle meşgulken yediğim tekmeyle geriye doğru savruldum. Sol kolum ve kalçam önce metal parmaklıklara, ardından beton zemine hızla çarparken acıyla sessiz bir çığlık attım. Yerde yüzüstü yatarken nefes aldım ve acının geçmesini bekledim. Birkaç saniye sonra bedenim acıya alışmaya başladı.

KUKLA: Y.A.K   ( -TAMAMLANDI- )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin