Gözlerimi yavaşça açıp nerede olduğumu anlamak için birkaç saniye bekledim. Sonra uzandığım devasa yatakta doğrulup etrafıma kısaca baktım. O'yla görüşmeye geldiğim zaman kaldığım odaydı bu. Hiçbir şeyin yeri değiştirilmemiş gibiydi, sanki zamanda geriye gitmiş gibi hissettim o an kendimi. Yataktan kalkıp odayı turladım ve kemerli kapıdan geçip yemek masasının üzerinde duran beyaz güllere baktım. Tanrım! O bile aynı yerindeydi! İçimde oluşan garip his kalbimi sıkarken lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve hislerimi beynimin en karanlık yerine hapsetmeye çalıştım.
Buraya gelişim çok uzun sürmemişti. Test sonuçları bir saate çıkmış, hastalığın bize bulaşmadığını öğrenmiştik. Sonra Eric beni helikopter pistine geri götürmüştü. Etrafta korumalardan ve hazırda bekleyen helikopterden başka kimse yoktu. Hızla helikoptere binmiş, orada Lily denen sinir kadınla karşılaşmıştım. Neyse ki bu sefer beni kızdırmaya çalışmamış, hatta benimle birkaç kelimeden fazla konuşmamıştı. Helikoptere binip kemerimi ve kulaklığımı taktıktan kısa süre sonra bana boş bir bardak uzatmıştı ve havalandıktan on dakika sonra onu iç demişti, tek iletişimimiz buydu. Ben de cebime sıkıştırdığım kırmızı sıvıyı onun içine dökmüş ve tam dediği dakikada onu içmiştim ve şimdi, buradaydım.
Lavabodan çıkıp odaya geri döndüm ve etrafıma kısaca baktım, bu sefer kıyafet yoktu. Koltuklardan birine oturup beklemeye başladım. Çok değil, belki on belki de on beş dakika sonra Lily geri geldi ve beni O'yla görüşeceğimiz alana kadar götürdü. Buraya ilk geldiğim an canlandı gözümde. Tedirgindim ve biraz da şaşkındım ama şimdi korkuyordum. Rex'in hayatına karşılık bizden ne isteyeceğini bilmediğim için korkuyordum.
Lily devasa ahşap kapıyı açıp içeri girmemi söyledi. Yavaş adımlarla içeri girip önüme çıkan sandalyeye oturdum ve ellerimi masanın üzerine bırakıp gözlerimi tam karşıya, O'nun olduğu yere çevirdim. O oradaydı, bir eli masanın üzerindeydi ve altın kol düğmesini buradan bile görebiliyordum. Vücudu belli belirsiz fark ediliyordu ama gözlerinin üzerimde olduğunun farkındaydım.
Diğerinin aksine bu sefer yemek falan gelmedi. Onun yerine içeri biri girdi ve kırmızı bir zarfı önüme bırakıp gitti. Zarf diğer gelenlerle tıpatıp aynıydı, ona dokunmadan önce gözlerimi O'ya çevirdim ve konuşmasını bekledim.
''Aç,'' dedi boğuk bir ses, konuşan O'ydu. Sesi tüylerimin diken diken olmasına neden olurken yavaşça zarfın mührünü kırıp içindeki kırmızı kartı çıkardım ve baktım. Kaşlarım çatıldı ister istemez, kartta hiçbir şey yazmıyordu.
Bu da ne demek şimdi!
Kafamı ona doğru kaldırdım ve bir açıklama yapmasını bekledim.
''Borcunu ödendi Andy,'' dedi yavaşça.
Nefessiz kalırken birkaç saniye bekledim, ardından ''Nasıl ödedim? Benden hiçbir şey istemedin ki!'' diye sordum şaşkınca. Susmam ve bunu kabul etmem gerekirdi ama dayanamadım, çünkü bu çok anlamsızdı.
'' Bir şeyler istemek için gelen tek kişi sen değilsin. Bana bir sürü kişi gelir ve bir sürü şey ister. Simon'ın ölmesi de bu isteklerden biriydi. Kılımı bile kıpırdatmama gerek kalmadan o öldü. Yani bu sayede borcunu ödemiş oldun,'' dedi yavaşça.
Borcunu ödemiş olsun...
Bir süre sessiz kaldıktan sonra ''Ama bize çok fazla yardım ettin. Panzehir, Isabella ve diğer şeyler... Karşılığını bu kadar kolay alman kafamı karıştırıyor,'' diye mırıldandım.
Tanrım!
Kapa çeneni Andy!
''Sen benden onları yenmek için yardım istedin Andy. Ben de yenmen için ne gerekiyorsa yaptım. Bu durum anlaşmamızın şartlarını değiştirmiyor,'' dedi. Ardından ''Panzehire gelirsek.... Bu işin içinde sadece Marcus, konsey üyeleri ya da Simon yok Andy, başkaları da var. Tesis yok edildi ama diğerleri deneylere devam etmek isteyecek. Rex, en uzun yaşayan denekti, başarmaya en yakın oldukları kişi oydu. Bu yüzden o ölseydi bile peşini bırakmayacaklardı. Çünkü kanında hala son deneyden arta kalan zehri taşımaya devam edecekti. Ben bana zarar verecek bir şeyi ortadan kaldırdım. ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUKLA: Y.A.K ( -TAMAMLANDI- )
AksiNot: Kukla serisinin ikinci kitabıdır. Önce ''Kukla: Y.E.M'' adlı hikayeyi okuyunuz. Yeraltı iyice karıştı. Seçim günü YAK saldırıya uğradı ve kaçırıldım. Benden ne istediklerini ya da onlara ne verebileceğimi bilmiyordum. Neden orada olduğum hakkı...