BÖLÜM 1

429 78 87
                                    

Sevgili okurcuğum hoşgeldin. Ben de tam seni bekliyordum. Tanıtımı da geçtiğine göre bu üçlünün hayatını merak etmiş olmalısın.

Şimdi diyeceksin ki ben kiminle konuşuyorum? Haklısın da.
Ben Melodi Soykan.

Artık sen de bizden biri olduğuna göre hayatımızı bilmende de bir sakınca yok.

Hazırsan seni de daha fazla oyalamadan hikayemize geçmek istiyorum.

Keyifli okumalar...

...............................

"Uyanın ey ahali! Okul vaktii.."
Odalarında mışıl mışıl uyuyan kankalarımı fedakarlık yapıp uyandırmaya çalışırken ettikleri küfürleri duymamaya çalışıyordum.

"Hadi yaa okul var!"
Ben böyle çığırsam da uyanacak gibi durmuyorlardı. Bu işi çözebilecek tek bir şey vardı. O da mükemmel sesim...

"Mini mini bir kuş donmuştuu pencereme konmuştuu. Aldım onu içeriye-"

"Melodiciğim o kuşu senin münasip bir taraflarına s*kacağım anladın mı?"

Meleğe ters bir bakış atarak üzerindeki yorganı yere fırlattım.

"Bak hadi benim üzerimde tuhaf fanteziler kurdun anlıyorum ama mini mini kuştan ne istedin salak! Hadi ya kalk okul vakti."

"Hayır uykum var!"

Başka çarem kalmamıştı. Melek hanım bunu hak ediyordu. Masadaki kolonya şişesini elime alarak bacaklarına doğru döktüğümde hissettiği soğuklukla birlikte yataktan fırlayıverdi. Deniz de bu seslere dayanamayıp yataktan kalkınca tam tahmin ettiğim gibi tuvalet kavgasına tutuşmuşlardı...

Melek dağınık saçlarını toparlayarak adeta cenge gider gibi "Deno benim işim on dakika valla!" dediğinde Deniz anında kendini tuvalet kapısına attı.

"Olmaz ilk ben geldim!"

"Ama sen on saat çıkmıyorsun!"

"Yoo çıkıyorum."

Çakal Melek tam girecekken Deniz bir çeviklikle içeri sıvıştı.

Ve Melek için büyük bekleyiş başlamıştı. Gazası mübarek olsun...

...........

Sabah sabah bu enerji nerden geliyor bilmesem de kahvaltıyı hazırlayıp üstümü giyinip kızları uyandırmıştım. (Yüzyılda bir gerçekleşen nadir bir olay.)
Okul bizi beklediğinden fazla vaktimiz yoktu.
Hemencecik kahvaltımızı edip evden ayrıldık.

Okulumuz yakındı aslında fazla yürümüyorduk ama yine de gidene kadar yoruluyordum. Benim kalorilerim değerli.

"Kanka bak gel yol yakınken dönelim!"

Melek koluma koala gibi yapışıp çekiştirerken okula adımımı atmıştım.

Kapıda her zamanki gibi Bekir abi bekliyordu. Ne de olsa okulun güvenliğiydi.

"Oo kızlar günaydın."
Adam bize selam verip gülümserken Melek isyankâr halleriyle adama döndü.

"Abiciğim bak şimdi hava aydınlanmış olabilir ama saat olarak hala gece. Benim bu yaşta yatağımda olup beyin gelişimimi tamamlamam gerekiyor."

Deniz on saniye sonra lafı yapıştırdı.
"Olmayan şeyleri geliştiremezsin Melek arkadaşım."

Bekir abi bu halimize gülerek karşılık verdiğinde Melek kuduz köpek gibi Deniz'e bakıyordu. Ortada kalan yine ben olacaktım..

........

Çantamı bir köşeye bırakarak kafamı sıraya gömdüm.
Deniz dürtene kadar da uyanmaya pek niyetim yoktu.
"Aa seninki geçti. Gerizekalı dürttüm neden bakmıyorsun?"

"Ya sen dürttüğüne emin misin. En fazla okşamışsındır."

Deniz o kadar cılızdı ki onun dürtmesi benim için okşamayla eş değerdi..

Benimkinden kastı da Sarp Giray oluyordu. Bana göre okulun en tatlı, kankalarıma göre de en keko çocuğuna platonik olarak sevgi besliyordum. Uzun boylu, esmer, kaslı daha ne olsun?
Gerçi kızlara sorsam Tıvorlu İsmail'den farkı yoktu. Ama sevmiştim işte...

...............

"Melodi yanındakini uyandırır mısın!"

Sevda hoca sert bir tavırla yanımda salyalarını akıta akıta uyuyan Meleği fark edince benden onu uyandırmamı istemişti. Tabi bunun imkansız olduğunu henüz o da bilmiyordu..

"Melek canım kankam uyanır mısın? Sevda hoca seni izliyor!"

Kulağına fısıldamaya çalışırken beni duymadığı aşikardı. Çantasından suyunu alıp kafasından usulca döktüğümde cırlamasını beklemiyordum.

"Lan o su şişesini senin-"
Karşısında Sevda hocayı görünce duraksamıştı. Onun bu şaşkınlığı da tüm sınıfı kahkahalara boğmaya yetmişti.

"Ay sevgili mümin kardeşim. Peygamberimizin de buyurduğu gibi 'Müslüman müslümanın kardeşidir Ona zulmetmez, onu yalnız bırakmaz Kim kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir' yani sen de istersen benim suyumu alabilirsin Melodiciğim."

Melek önündeki din kitabından okuduğu hâdise bakarak hocaya gülümsedi.
Söylemeyi unuttum değil mi? Meleğe karşı sinirli sinirli bakan kadın hem sınıf hocamız hem de din kültürü hocamızdı.

"Hocam benim babam hacı, kaç kere kutsal topraklara gitti valla sayamadım."

Canım kankamın kulağına gülerek eğildim.
"Kızım ufak atar mısın? Serhat amca daha besmele çekmeyi bilmiyor."

"Melekciğim dersi neden dinlemiyorsun. Bunlar matematik, fizik gibi derslere benzemez. Formülü de yoktur. Ezberleyemezsin. Hayat dersi oluyor bunlar."

Hoca Meleğe atarlanırken gülmemek için kendimi oldukça zorluyordum.

"Çok haklısınız hocam. Ben asla not için ders dinlemem. Hep bana katacağı şeyleri düşünürüm."

Bunları geçen sene sırf yüksek sözlü versin diye öğretmenler gününde tüm hocaların numarasını bulup en yalaka mesajları atan kankamın demesi tuhafıma gitmişti. Hele dinciye yazdıklarını asla unutamıyordum.

"Öğretmenler gününüz mübarek olsun hocam -Melek Yıldırım"

Felsefeciye yazdıklarının zaten ayık kafayla olması imkansızdı.
"Düşünüyorum öyleyse canım hocamın öğretmenler gününü kutlamalıyım."

Aklıma gelen anıları def edip anırmamı nihayet bastırdığımda Melek hâlâ hocaya yaranmaya çalışıyordu..

Hoca memnun bir ifadeyle önüne döndüğünde babası hacı olan kankim kendisini uyarmadığım için üzerime kızgın bakışlarını fırlatmakla meşguldü.

Evet sevgili okurcuğum sana bizim tayfayı biraz olsun anlatabildiğimi düşünüyorum. O zaman bir dahaki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kal 💗

ÜÇ SİLAHŞÖRLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin