6 \ Ay

7.3K 683 515
                                    


Elektrikler kesildi. Bende burda soluğu aldım. Turkcell'e selamlar. Sayesinde internetim var da elektrik mağduru olmadım :))) neyse.

İyi okumalar. Yorum istiyorum. Lütfen. Ha unutmadan kimleri yakıştırdığınızı merak ettim. Söylersiniz belki :d


İyi okumalar.







Son basamağı da çıkıp Eray'ın karşısında duran yumuşak pufa oturdum. Dizlerime bakarken iç çektim. "Yüksel abinin mekanına niye geldik? Buraya geleceğiz deseydin gelmezdim." Dediğimde kaşlarını çattı. "Sen burayı severdin. Ne oldu?" Omuz silktim. Yağız Yüksel abinin kardeşiydi. Buraya gelerek resmen kendimi saçma bir duruma sokmuştum.

"Allah aşkına şu sizin kızları masa da istemiyorum. Gelmesinler." Baktığı yere baktığımda tam takır olarak geldiklerini görmüştüm. Bilerek ikili üçlü gelmişlerdi. Sürü gibi duruyorlardı yoksa. "Gelmezler herhalde. İsteseydim onlarla gelirdim." Dedim geleceklerine emin olsam bile. "Ceyda ne iş?" Derken tek kaşı kalkmıştı. "Ne bileyim ya." Derken kafamın içinde Okyanus'u benim kurtardığımı duyduğunda ki tepkisi dolanıyordu. Resmen bana 'bunu nasıl yaparsın da bana söylemezsin' demişti. Bazen çok merak ediyorum da neden acaba hepsiyle çocukluktan beri böyle arkadaşız? İlgi alanlarımız bile ortak değil. Müzik sesi kulağımda çınlarken kızları süzen Eray'a baktım.

"Okyanus nerde kaldı?" Dediğimde arkasına doğru baktı. "Yüksel abiyi tanıyormuş." Elimi alnıma vurdum. "Ya o Yağız'ı da tanıyordu." Dedim sinirle. "Ne olmuş yani?" Kafamı iki yana salladım. Eray Yağız'ı döverdi.

"Ben sevmiyorum o çocuğu o yüzden." Dediğimde çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. "Yalan söylediğinde anlayacak kadar zaman geçirdik." Dediğinde "Sonra konuşuruz." Dedim. "Kalksak olmaz mı ama? Bize gel. Annem sarma yapmıştı. Birlikte yeriz."

"Sarma mı?" Hevesle kafa salladım. "Ya babam da seni çok özlemiş zaten." Etrafa bakıp telefonunu aldı. "Tamam hadi çeldin aklımı." Dediğinde gülümsedim. "Gerçekten mi?" Dediğimde zaten bende kalkmıştım. "Sarma ve baban. Bence bunu kaçırmak salaklık olur."

"Tabi bir de ben varım falan." Dediğimde sırıttı. "Ben önce bir lavaboya gideyim mi?" Dediğimde "Tamam. Bekliyorum kapıda." Dedi. Lavaboya giden koridora girdiğimde açık alandan kapalı alana girmek boğmuştu. Lavaboya girdiğimde içerde rujunu yeniden süren Tuğçe beni görünce gülümsemişti. "Selam tatlım. İyi görünüyorsun."

"Sen de öyle." Diyerek ellerimi musluğun altına tuttum. "Buraya gelmezsin sanmıştım. Biliyorsun Yağız'a kızgınsın falan."

"Yağız'a kızgın değilim. Tiksiniyorum.  Eray bilmediği için bir şey diyemedim." Kağıt havluyla elimi kuruladım. "Bana kızgınsın sen ama. Ben uğraştım bu kadar olun diye. Aklına soktum. Sürekli yan yana getirdim sizi."

"Seninle alakası yok. Okulda da sürekli yan  yana geliyorduk zaten. Sen sadece dile döktün."

"Sadece çok özür dilerim. Sen aldatılmayı hiç hak edecek birisi değildin."

"Konuyu bence kapatalım. Ben çoktan unuttum  zaten." Gülümsedi. "Pekala. Sen nasıl istersen."

Peçeteyi çöpe atıp kapıyı açtığım da "Ha bu arada Işıl mıydı kız?" Gözlerimi devirdim o görmese de. "Evet." Diyerek kapıyı kapattığımda nefesimi sertçe verdim. Sağa doğru attığım adımla ayağım anlık boşluğa geldiği için dengemi kaybettim. Birisi beni sıkıca tuttuğunda tutan kişinin göğsüne yapışmıştım. Aldığım parfüm kokusuyla hızla geri çekildim.

"Tamamen tesadüf." Diyerek bana yaklaştı. Giydiği buz mavisi yazlık ince gömleğinin kollarını sıvamış bana gülen gözlerle bakıyordu. "Gidiyordum ben zaten." Yanından geçecekken onaylamaz bir mırıltı çıkarıp kolumdan tuttu. "Yağız." Dedim sabır dilenir gibi. "Seni çok özledim. Bana sarılırdın sen."

Hey Sen?! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin