12.Bölüm/•

736 76 71
                                    

Multimedya; Sisil Su🐾

- - - -

Alphan ile Kahvemizi içip biraz daha oturup sohbet ettik. Abisiyle konuşturabilirmiş ki abisi babasının ricası üzerine arkadaşlarıyla sınıflara rehberlik konferansı veriyormuş.  Sanırım öğrenecek çok şeyim vardı. Konferançılardan hiç haz etmiyordum. Havalı havalı takılıyorlardı. Zil çaldığında herkes kantine doluşmuştu. Sınıfa gitmek için ayağı kalktım. "Kahve için teşekürler, Alphan. Daha sonra görüşmek üzere.'' diyip kantinden çıktım.

Çıkamadım...

Üstüme sımsıcak bir sıvı döküldüğünde bağırmış ve asker yeşili kazağımı tutmuştum. Vücudum çok Fazla yanıyordu.

"Önüne baksana, hayvan herif!" Diye bağırdığımda karşımdaki çocuğa baktım. Bizden büyük gözüküyordu. Baya büyük gözüküyordu...

"Asıl sen dikkat et. Önüne bakmayıp yürüyorsun. Terbiyesiz!" Dediğinde kaşlarımı çattım. "Ulan sen kimsin de bana terbiyesiz diyebilirsin!" Diye bağırdığımda bütün kantin burayı izliyordu. Hemde herkes. Şokla bakıyorlardı. Onur yanıma gelip beni çektiğinde "Özür dileriz hocam," Dediğinde "Be özür dilemiyorum kardeşim! O önüne bakmadan yürüyüp bana çarptı! Terbiyesiz herif! Kendini beğenmiş, Habeş maymunu. Hem ne saçmalıyorsun? Ne Hocası?" Dediğimde Onur'a baktım. O sıra telefonuma bir sürü mesaj geliyordu.

"Gereksiz sinirleniyorsun şu an, sisil!" Diye kızdı bana Onur. Kalbim kırılmış mıydı yoksa bana mı öyle gelmişti? "Ne oldu ya?!" Diye mırıldandım. Sesim kırgın ve kısık çıkmıştı.

"Of tamam özür dilerim. Öyle demek istemedim. O hoca ve sen çok güzel konuşmadın." Onur hem konuşup hemde beni kantinden çıkartıyordu. Ve üstümü çekip bırakıyor, yanmış vücudumu rahatlatmaya çalışıyordu. Ama bu benim umrumda dahi değildi. Geçerdi bu yara. Küçüktü. Daha büyüklerini taşıyordum vücudum.

Yerimde durdum. "Ne hocasıymış allah aşkına?!" Dedim Onur'un Elini ittirip.

"Ya tam hoca sayılmaz ama geçici hoca işte. Basketbol antrenörüymüş. Bir süre basketbol takımını o çalıştıracakmış."

"Off! Bana ne bundan hem geçici olarak basketbol öğretecek. Sadece basketbolculara! Bana değil!" Diyip yürümeye başladım. "Beden Hocası aynı zamanda." Diye arkamdan seslendi Onur.

Omuz silktim. "Ah! Lanet olsun çok önemli ders ve hoca bana takacak!" Diyip merdivenleri tırmandım. "Gel buraya karnın yandı. Bir de bana atar yapıp gidiyor. Şuna bak!" Onur arkamdan homurdanıyor ve bana yetişmeye çalışıyordu. Salak herif.

---

Sınıftan çıkıp kantine inmiştim fakat bu sefer su almak içindi. Telefonumu çıkarttığımda onuru aramayı düşünüyordum ama şarjımın bittiğini görünce oflayıp kapşonlu hırkamın cebine koydum. Aynı zamanda anonim de mesaj atmıştı ve okuyamamıştım. Sadece kaydedilmemiş numaradan mesaj attığını görmüştüm ama hoca derse girdiği için de sonra okurum diyip soranın altına koymuştum ve şu an da da şarjım bitmişti.

Karnım iyi durumdaydı. Yani, biraz iyi durumdaydı. Yanımda fazladan kıyafet olmadığı için üstünü değiştirememiştim. Ama Onur'un çoğu zaman basketbol çalışması olduğu için dolabında yer edinen yedek üstlerinden birini vermişti. Siyah kazak ve bu bana baya uzundu. Dizlerime yaklaşmıştı. Halbuki Onur bunu giyince ona kısa geldiğini söyleyip dalga bile geçmiştim, önceden. Ama artık dalga geçmeyecektim. Çünkü bu artık benimdi. O Gerizekalı antrenöre gelirsek beni müdüre şikayet edecekken Onur onla konuşmuş ve hocayı ikna etmişti beni müdüre şikayet etmemesi için. Çokta umarındaydı ya!

Allahım Onur'un antrenöre 'Sisil yüzünüze bakamıyor hocam beni gönderdi. Sisil özür diliyor hocam.' demesi aklımdan çıkmıyordu. Bunu bana onur demişti ama! Gerizekalı ya. Bana ne isterse babası gelsin buraya umrumda değildi.

Suyu alıp Merdivenleri hızlıca çıkarken annemi gördüm. Bizim sınıftan olan Ezgi'yi durdurmuştu. Kesin benim nerede olduğumu sormak içindi. Ona baktığımı anladığında bana döndü. Ama onu takmayıp ilerledim. Ona kırgındım.

"Sisil!" Diye seslendiğinde annemi önemsemeden ilerledim. "Sisil! Kızım dur!" Diye seslenmişti yine. Okulda olduğumuz için sesizce beni çağırıyordu.

"Bana kızım deme!"

Etrafa baktım. Onur nerede? Tabi ki basketbol için spor salonundaydı.

En sonunda kolumdan tutulduğumda durmuştum. "Kızım?"

Kafamı kaldırdım. "Bana kızım falan deme! Yalandan kızım kelimesini dillendirmene de gerek yok." Diye hiddetle fısıldadım.

Annemin yüzü bembeyaz oldu. "Yalandan mı? Nasıl dersin bunu?" Dedi. Gözleri dolmuştu.

Sırıttım. Kırgınca. "Nasıl mı derim?" Diyip biraz daha sırıttım. "Pardon, geceleri siz bana beddua edip nefretinizi kusmuyordunuz dimi?" Bana şaşkınca bakmaya devam etti. Hatırladığımı belirtir bakışlarını görünce tekrar konuştum.

"Hatırladın mı! Gerçi unutmak ne mümkün... benden nefret ediyordun. Hatta babamla çok güzel yarışıyordunuz. Şimdi de benim peşimden gelme sakın. Git o boktan aşkınızı yaşadığınız o eve! Beni de bekleme!" Diyip yürümeye başladım. Acil yardım merdivenlerinin kapısını açtığımda kapıyı sertçe kapattım. Buraya hademeler bile gelmiyordu. O kadar gereksizdi işte. Ama bana şu an baya bir yarıyordu.

Annem ile babamın kavga ettiği O gece dışarı atmıştım kendimi. Dışarı çıktığımda ise biraz dolaşmış, sessizce ağlamış, bir yerleri tekmelemiştim. Bu yüzden de ayağımı da burkmuş ve onuru aramıştım. O da beni almaya gelmiş ve beni azarlamıştı.

Onur'un anne ve babası yurt dışına çıkmışlardı. Onurun anne ve babası da Kavgalılardı ama Onur'un babaannesi için yurtdışına gitmeleri gerekmişti. Onur'da gitmek istiyordu ama okulu vardı ve ne kadar söylemese de benim içinde gitmemişti, biliyordum. Babaannesine değer veriyordu ve kesinlikle giderdi tabi ben olmasaydım...

Onur beni almış ve evine götürmüştü. Ben tabi ki sabaha kadar ağlamıştım ve uykuya kalmıştım.

Sabah da Onur benim için eve gitmiş ve okul kıyafetimi ve bir kaç eşyamı alıp gelmişti. Ve ders için defterlerimi getirmişti.

Yangın merdiveninin kapısını sertçe kapattığım gibi yere çökmüş ve dol dolu olan gözlerimi boşaltmaya başladım. Sessizce ağlarken birden birisi "Sisil?" Diye seslendiği de kafamı hızlıca kaldırıp o kişiye baktım.

Alphan.

"Ne işin var senin burada?" Derken göz yaşlarımı siliyorum. Sesimin güçsüz çıkmasını önemsemedim.

"Bende merdivenlerde oturuyordum da sanırım konuşmaya ihtiyacın varmış gibi geldi." Dedi. "Ve sanırım burada sana sarılmam gerekiyor."

Kesinlikle!

Ben ağlayınca sarılma ihtiyacı duyardım.

Sessiz kaldım. Sarılma ihtiyacım olsa bile bunu dillendirecek değildim.

Kollarını açtığında kollarına küçük Emrah bakışı attım.

"Abin olarak düşünebilirsin beni." Dediğinde iki adımı atıp Alp'in kollarına girmiştim. Hıçkırdım.

Alp elini saçıma koyup okşadı. "İster konuş ister sus. Ben anlarım seni. Konu aile olunca insan güçlü kalmıyor." Diyip hafifçe güldü Alp. Kafa salladım.

------
Alp canikom yaaa🐾 Tabi anonimden sonra mcmsölaşaşaşa

Ah ah! Spoilr vermek isterdim ama neysee. Gerçi kimse okumuyor ama ben yine de susayım dkksksksşaiai

Gurur | Texting (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin