8

20.1K 1.4K 2.4K
                                        

Not; Önceki iki bölümü de okuduğunuzdan emin olun ♥

-

Duyduğum şeyle kaşlarım çatılırken anlamsızca ona bakmaya devam ediyordum. Bu ne biçim bir soruydu böyle?

"Sen.. ciddi misin?" Demiştim inanamayarak. Ne yani? Onca ün, başarı boşa falan mıydı?

"Beni iyileştiremeyecek misin?"

"Hayır.. bu öyle bir şey değ-"

"Ne o zaman? Başından mı savacaksın?" Demiştim ne dediğimden habersiz bir şekilde. Ama pardon da, tam şu anda başka ne düşünmemi bekleyebilirdi?

"Jungkook. Saçmalama lütfen. Her dakikamı seninle geçirmek isterken neden seni başımdan savayım ki?"

"Niye o zaman? Niye beni göndermek istiyorsun?" Dediğimde ellerini saçlarından geçirip sıkıntıyla yüzünü ovuşturmuştu.

"Jungkook.. bak.. bu gerçekten tedavi edilebilecek bir durum. Ama benim açımdan işler birazcık karışıyor. Yani doktor olarak samimi olduğum kadar objektif olmam gerekiyor ki işime olan aşkımı bildiğini varsayıyorum. Sen.. objektif olmamı engelliyorsun ve bu da işimi doğru yapmadığımı düşündürüyor bana. Bunu önceden çok düşündüm. Sen beni hatırlarsan ne yaparım diye çok düşündüm. Ama böyle olacağını tahmin etmemiştim"

"Nasıl oldu ki?" Demiştim üzgünce. Ben ondan başkasının elini tutmak istemiyordum. Yani, yardım elini.

"Bazı konularda sınırlarını zorlamam gerek, bazen seni sinirlendirmem, üzmem gerekecek. Bunlar, bazı şeylerin farkına varman için gerekli şeyler. Ama sana bu denli değer verirken göz göre göre seni incitmek istemiyorum. Bu da işimi layığıyla yerine getiremememe neden oluyor. Bak, seni iyileştirmeyi o kadar çok istiyorum ki.. Seni tekrar güzel günlere kavuşturmak, kendini rahatça ifade ettiğin, sıkıntı çekmeden samimi gülücükler saçabildiğin zamanlara kavuşturmayı her şeyden çok istiyorum. Ama bu durumlar kafamı karıştırıyor. Hem de yanlış bir şey yapmaktan korkuyorum. Gerçekten şu an ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Seni bırakmayı hiç istemiyorum, ama bırakırsam bu senin için daha iyi olacak. O yüzden, kafam karışık. Bana zaman vermelisin" demişti üzgünce gözlerime bakarken. Derin bir nefes alıp başımla onaylamıştım. Nazikçe ellerini tutup ona yaklaştığımda gözlerime bakmıştı.

"Karar senin. Ama şunu bilmeni istiyorum ki, beni iyileştirebilecek tek kişi.. sensin. Sorun beni incitmek istememen mi? Sınırlarımı zorlaman gerekiyorsa zorla, üzmen gerekiyorsa üz, gerekiyorsa ağlat. Eğer günün sonunda beni toparlayacak kişi sensen.. hiçbiri sorun değil. Gerçekten bak. Kafan karışmasın, eğer kendini daha iyi hissedeceksen beni başkasına da gönderebilirsin ama.. bence gönderme. Ben, acı da verse seninle birlikte iyileşmek istiyorum. Tabi ki benim için en iyisini sen bilirsin. Ama sen benim çocukluğumsun Taehyung. Bana senden daha iyi gelebilecek başka birinin olduğunu düşünmüyorum" demiştim. Ve belki de ilk defa birinden beni bırakmaması için tereddütsüzce kendimi anlatmak istemiştim. Bunu bana yaptıran suçluluk duygum muydu yoksa kalbim miydi bilmiyorum. Sadece.. yapmak istemiştim. Ve sanırım işe yaramışı. Taehyung şu an öyle güzel bakıyordu ki, vazgeçirdiğimi düşünmüştüm.

"Duygularımı, beynimi ve kalbimi kontrol etmem gerek. Bana zaman vermelisin" dediğinde başımla onaylamıştım onu. Umarım beni bırakmazdı. Aksi takdirde bir işe yarayacağını düşünmüyordum başka birinin bana yardım etmesinin. 

"Bugünlük burada bırakalım mı? Biliyorum fazla kısa oldu"

"Hayır, sorun yok. Bırakabiliriz" demiştim ellerini yavaşça bırakırken. Teşekkür edercesine bakıyordu gözlerime. Üzgün olmasını istemiyordum. Konuyu dağıtmak istemiştim.

The Beginning: taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin