Şaşkınlığının boyutunu anlamak zor değildi.
Elimi belinden itmeye çalışan eli durmuş, diğer eli havada kalmıştı. Gözleri ya sıkıca kapalıydı ya da sonuna kadar açık. Bilmiyorum bu sadece bir tahmindi. Çünkü şu an gözlerim kapalıydı. Sadece vücudunun verdiği tepkileri hissedebiliyordum. Dudaklarına bastırdığım dudaklarımı hareket ettirmesem de sanki derin bir öpücüğün içindeymişiz gibi hissediyordum.
Onu öpmeyi evet planlamıştım ama bu şekilde değildi. Beni affettiğinde öpmek istemiştim onu. Sevgi dolu bir öpücük olmasını istemiştim ilk öpücüğümün. Ama olsun. Bu sandığımdan çok daha etkiliydi ve alkol etkisi yaratıyordu. Şu an benim için her şey durmuş, sadece Taehyung ve yumuşak dudakları vardı. Tuttuğu nefesi burnundan vermeye başladığında nefessiz kaldığını düşünerek dudaklarımızın temasını kesecektim ki, kalbimi tekrar hissetmemi sağlayarak havadaki elini enseme indirmiş ve geri çekilmemi engellemişti. Dudaklarımın üzerindeki dudaklar aralandığında beynimin uyuştuğunu hissediyordum. Nefes almak için dudaklarımı hafifçe araladığımda hızlı nefeslerimiz birbirine karışırken dudaklarımız teması kesmiyordu. Hayatımda bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyordum.
"Bu.. neydi şimdi?" Diye fısıldamıştı hızlı nefesinin arasından. Dudakları her hareketinde benimkilere çarpıyor, kalbimin yerinden çıkacakmışcasına atmasını sağlıyordu.
"Ne olmasını istersen o" diyip hafif aralık dudaklarına ince dudaklarımı yerleştirmemek için kendimi sıkarak alt dudağımı ısırmıştım.
"Nasıl yapıyorsun?" Dediğinde gözlerimi korkarak açmıştım. Duygu karmaşası içindeki gözleri beni bir nebze rahatlatsa da tehlike geçmiş sayılmazdı.
"Neyi?"
"Her seferinde daha büyük açtığın yarayı, tek seferde nasıl kapatıyorsun?" Diye fısıldadığında dudaklarıma oturan gülümsemeye engel olamamıştım.
"Eğer izin verirsen, kalbini de kapatacağım. Benden başkasına açılmamak üzere" dediğimde gözlerini kapatmış ve sanki tek ihtiyacı olan şey buymuş gibi dudaklarımın üzerine minicik bir öpücük bırakmıştı.
"Tutamayacağın sözler verme. Sonra kırılan taraf oluyorum. Bunu istemiyorum" dediğinde yanağındaki elimi saçlarına kaydırmıştım.
"Bana sevmeyi öğreteceğine söz vermiştin" dediğimde yutkunmuştu. Yakınlığımız çok normalmiş gibiydi şu an.
"Unuttun mu? Ben guru-"
Sözlerini kesen dudaklarımla birlikte elini ensemdeki saçlara atıp sıkmıştı.
"Yapma" demişti ondan ayrıldığımda dişlerini sıkarak.
"Neyi? Bunu mu?" Diyip onu tekrar öptüğümde başını geri çekmek istemişti ama tabi ki izin vermemiştim. Bana kendimi açıklamam için izin vermesine bu kadar yaklaşmışken, bırakmazdım. Ve bu cesareti bir daha bulamazdım.
"Jungkook. Yapma diyorum"
"Özür dilerim" diyerek alt dudağını öptüğümda gözlerini kapatmıştı.
"Devrelerimi yakıyorsun" dediğinde sesimi çıkarmamıştım. "Canımı da" dediğinde boğazıma oturan yumruyu yutkunarak geçirmeye çalışmıştım.
"Özür dilerim" diye fısıldadığımda titrek bir nefes almıştı.
"Bana bunu neden yapıyorsun?" Demişti güçsüz çıkan sesiyle. Gözlerimi sıkıca kapatmıştım çünkü onu bu hale getiren beyinsiz, bendim.
"Özür dilerim" diyebilmiştim sadece. Başka ne diyebilirdim ki?
"Dileme özür. Senden tam umudu kesmişken tekrar geldin. Ve tekrar en başa sardığımızı hissediyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Beginning: taekook
Fanfiction7 Eylül 2020 Not: Yavaş yavaş yazım yanlışları düzeltilmeye başlandı. Diğerlerinden farkları cinsiyetleri değil, birbirlerine olan tükenmek bilmeyen sevgileriydi. 05.09.2018