33

17.6K 1K 1.8K
                                    

Saat tam 00:37'yi gösteriyordu ki kapının çalmasıyla birlikte yerimden fırlamıştım. Jimin de peşimden gelirken kapıyı açtığım gibi gözlerim büyümüştü. Kesinlikle böyle bir şeyle hayatım boyunca karşılaşacağımı düşünmezdim bile.

Yanağındaki etrafı kızarmış iki çizik, dudağındaki ve kaşındaki patlakla birlikte bana gergince gülümseyen bir adet Taehyung vardı karşımda. Gözlerim Jiminin ettiği küfürle birlikte Yoongiye kayarken onunda yüzündeki çizik, morarık ve patlakları fark etmiştim.

Sikeyim, bu halleri de neydi böyle?

Biz transtan çıkamazken onlar içeri girmiş ve kapıyı kapatmışlardı. Yoongi Taehyungun koluna dokunup dudaklarını birbirine bastırmıştı. Gözlerim bulanıklaştığı için ve beynimde milyonlarca düşünce aynı anda beni meşgul ettiği için Yoongi bana sarılana kadar kendime gelememiştim. Eli sırtımda dolaşıyor, her saniye daha da sıkılaşıyordu kolları. Nefes düzenim bozulurken titreyen ellerimi belinin iki yanına yerleştirip onu ittiğimde elleri kollarımdaydı. İnanamayan gözlerle onu inceliyordum. Yüzünde şefkatli bir ifadeyle bana bakıyordu sadece. Dolu gözlerimi kırpıştırarak bulanıklığı gidermeye çalışmıştım. Bir damlanın yanaklarımla buluştuğunu hissettiğimde Yoongi tereddütle bana yaklaşıp elini yanağıma koymuştu.

Eğer bu durumda benim bir katkım varsa, yani benim yüzümdense cidden kendimi affedemezdim. Taehyungun, Yoonginin bir daha başına benim yüzümden bir şey gelirse, kendimi affedemezdim. Gözlerim tekrar dolarken Yoongi bana sarılmıştı yine. Bu sefer itiraz etmeden ona sıkıca dolamıştım kollarımı. Ağlama isteğim geçen her salisede hızla artarken içimde büyüyen endişeyi ve korkuyu durduramıyordum. Biraz böyle kaldıktan sonra benden ayrılmış ve yanağımı öpmüştü. Gülümseyerek saçlarıma götürmüştü elini.

"Biz iyiyiz" demişti, anlama zorluğu çeken birine söylercesine. "O güzel aklını karıştırma sakın"

Söylediği şeyin doğruluğundan emin değildim. İyi olmadıkları barizdi. Benden ayrıldığında dolu gözlerim Taehyungu bulmuştu. Bir eli Jiminin omzuna sarılmış, kızarık gözleriyle bizi izliyordu. Kolundaki morlukları fark ettiğimde kendimi tutamayarak ağlamaya başladığımda ona doğru gidip kollarımı boynuna sarmıştım. İki kolu da bedenimi sıkıca sarmış, başı boynuma yerleşmişti. Bir elimi saçlarına daldırmıştım. Sessizce ağlamaya devam ederken boynuma bıraktığı öpücükleri hissediyordum.

Dakikalarca böyle kalmıştık. Ben, benim yüzümden acı çekmesine ağlıyordum, o ise korktuğu için. Bu korku, dayak yemekten dolayı oluşmamıştı emindim. Büyük ihtimal bana da bir şey olmasından korkmuştu. Çünkü kapıyı ilk açtığımda görmüştüm gözlerindeki endişeyi, korkuyu. O Taehyungdu çünkü. Beni, kendinden daha çok sevdiğine emin olduğum Taehyung.

Benden ayrıldığında elleri yanaklarımı bulmuştu. Hiç beklemeden ve Yoongiyle Jiminin burada olduğunu umursamadan dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda bir eli yanağımda kalırken, diğer eli belime dolanmıştı. Ben onu özür dilercesine öpüyordum, o ise rahatlamış, bana bir şey olmadığını anlamış bir şekilde öpüyordu. Sıcak göz yaşlarım dudaklarımızın arasında dağılırken geri çekilmiş ve birkaç öpücük bırakıp alnını alnıma yaslamıştı.

"Sorun yok" demişti belimi okşarken. "Ağlama daha fazla, sorun yok"

Burnumu çekerek ona baktığımda üzgün gözleri karşılamıştı kızarık gözlerimi. Dudakları göz yaşlarımı teker teker karşılamış, ardından alnıma doğru yol almıştı.

"Ne oldu?" Demiştim titreyen sesimle. Gerçi duymak istediğimden de emin değildim.

"Hiçbir şey" demişti dudakları alnımda dinlenmeye devam ederken. "Sen bunları düşünme ve ağlama güzelim"

The Beginning: taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin