37

16.6K 1K 1.7K
                                    

Taehyung mesajı sildiğinde kendime gelerek ona bakmıştım. O sinirli görünüyordu. Hem de fazlasıyla.

"Ne yapıyorsun?" Demiştim şaşkınca ona bakarak. Gözleri beni bulmuş ve hafifçe kaşları çatılmıştı.

"Ne yani? Gitmeyi mi düşünüyorsun? Bu saatte?"

"Evet?" Dediğimde kaşları havalanmıştı. Bu sefer şaşkınca bakma sırası ondaydı ama tek farkla, o sinirliydi.

"Ne saçmalıyorsun? Bu saatte tek başına seni oraya göndermem"

"O zaman sen de gel" dediğimde derin bir nefes verip dudaklarını yalamıştı. Kendini dizginlemeye çalıştığını görebiliyordum.

"Bak güzelim, bu çok tehlikeli değil mi sence de? Gece yarısı, sahil parkına tek başına gelmeni istiyor?"

"Taehyung.." diyerek derin bir nefes vermiştim. "Bana zarar vermeyecek. Bunun bir anlamı olmadığını biliyor" dediğimde bana inanmayan gözlerle bakıyordu.

"Ne desem işe yaramayacak değil mi?" Demişti biraz garip bakarken. Dudaklarımı ısırarak yutkunmuş ve elindeki telefonumu alıp kenara koymuştum. Parmaklarınızı birbirine doladığımda gözleri ellerimize çevrilmişti.

"Taehyung. Bir şey olmayacak, buna eminim. Hadi gidelim ve konuşalım" dediğimde iç geçirerek elimi bırakmış ve ayaklanmıştı. Neden böyle tepki verdiğini anlamamıştım. Ben de yataktan kalkıp ikimiz için de hırka alıp Taehyungun arkasından odadan çıkmıştım.

"Hyung, biz geleceğiz birazdan" dedim Yoongilerin kapısını tıklatıp. Saniyeler içinde açılmıştı.

"Nereye bu saatte?"

"Biraz yürüyeceğiz" dediğimde kaşları çatılmıştı. Tereddütle başını salladığında gülümsemiş ve saçlarını karıştırmıştım. Sonra hızla yanından ayrılıp ayakkabılarımı giyinip hazır bir şekilde kapıya yaslanarak beni bekleyen Taehyunga çevirdim gözlerimi. Elimdeki hırkalardan birini ona uzattığımda hiçbir şey demeden alıp giyinmiş ve kapıyı açmıştı. O önden çıkarken bende sessizce arkasından çıkıp kapıyı kapatmıştım. Arabaya binene kadar ikimiz de konuşmamıştık. Hatta sahil parkına gelene kadar. Arabadan indiğimde bu sessizliğin fazla olduğunu düşünerek yanımda yürüyen mükemmelliğin elinden tutmuş ve ikimizinde durmasını sağladıktan sonra bana döndüğü an dudaklarına yapışmıştım. Dudaklarını sertçe emerek karşılık vermesini istemiştim ondan. O da biraz gecikse de karşılık vermiş ve aynı zamanda ellerini belime dolamıştı. Üst dudağını ısırıp ardından üzerinde dilimi gezdirmiştim. Dilini dudaklarımın arasından kaydırdığında vücudum titrerken elimi boynuna yerleştirmiş ve hafifçe sıkmıştı. Ve bir şey diyeyim mi? Onunla her öpüştüğümde bulutların üzerindeymişim gibi hissediyordum.

Çok uzun sürmeyen bir öpüşmenin ardından benden ayrılsada nefesi nefesime karışacak kadar yakınımda durmaya devam etmişti. Kollarımı boynuna dolayarak vücutlarımızı birleştirmiştim.

"Bir öpücükle bütün her şeyi buharlaştırıyorsun ya.. hayranım sana" diyerek saçlarıma öpücük bırakmıştı. Kıkırdayarak ona daha çok sokulmuş ve boynuna öpücüklerimi bırakmıştım.

"Hayran olması gereken kişi benim ama neyse. Bu hoşuma gitti" dediğimde gülmüş ve biraz geri çekilip elimi tutmuştu.

"Gidip konuşalım ve bitirelim" dediğinde başımı sallayıp dudaklarına hızlı bir öpücük bırakmıştım. Gülerek iç geçirmiş ve yürümeye başlamıştı. Ben de adımlarımı onunla orantılı bir şekilde ilerletmeye başlarken etrafa bakmayı akıl etmiştim. Kimse görünmüyordu parkta. Yanaklarımı şişirerek Taehyunga baktığımda onun da etrafa baktığını farketmiştim. Bana döndüğünde gözleri yanaklarımda, ardından dudaklarımda oyalanmış ve yanaklarımı sıkarak havayı boşaltmama neden olmuştu.

The Beginning: taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin