Kuyunun dibindeki

112 17 1
                                    

"Günaydın Papatya

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Günaydın Papatya."

Notlarımı temize geçerken eğildiğim çalışma masasının üzerinden çekilerek oda arkadaşım Derya'nın uykulu uykulu bakan suratına baktım.

"Günaydın."

"Evvelsi gece yoktun dün akşam da ben geldiğimde çoktan uyumuştun. Evde bir sorun mu var?"

Derya'nın, yalnız yaşayan kardeşim Erel ve halen tedavisine devam edilen annemden haberi vardı.

Kalemi parmaklarımın içinden çevirirken ona omuz silktim ve hafifçe gülümsedim. "Evde bir sorun yoktu, bir arkadaşımda kaldım o gece."

Saçlarını kaşırtırırken gülümsedi. "Sevindim. Bir duş alayım da kahvaltıya inelim. Yarım saat var."

"Tamam," diye seslendim o banyoya girerken. Masanın üzerine eğilip yarım sayfa kadar kalan notlarımı da deftere geçirmeye başladığımda, o gece Ayan'ın bana verdiği söz zihnimde yankılanmaya başladı.

Bugün Ali amcaya gidip her şeyi itiraf edecektik. Ayan'ın tedavi olmak istediğini onunla paylaşıp bize bir büyük olarak yardım etmesini istiyorduk. Ben daha çok, onun Ayan'a destek olmasını istiyordum. Ayan'ın başını yaslamak için bir omuza ihtiyacı vardı.

Gerekirse babasını bile çağırabilirdim.

Bahçeden kafeteryaya geçerken güvenlikçi Hilmi abinin bana doğru, durmam için elini kaldırdığını gördüğümde duraksadım.

"Hilmi abi mi o?"

Derya, "Miyop seni," diyerek güldü ve, "Seni çağırıyor sanırım," diye mırıldandı. "Elinde paket var."

0,50 miyoptum. Normalde lens takardım ama bugün unutmuştum.

"Tamam," dedim Derya'ya. "Sen git, ben gelirim biraz sonra."

Güvenlik kulübesine doğru hızlı adımlarla yürümeye başladığımda Hilmi abi de kulübeden çıkmıştı.

"Bu sana gelmiş Papatya."

Elindeki, bir kitap büyüklüğünde olan kese kağıdını alırken hafifçe başımı salladım. "Sağ ol, Hilmi abi. Kurye mi getirdi?"

"Evet," diye mırıldandı yumruk yaptığı ellerine sıcak nefesini üfleyip geriye doğru meylederken. "Hadi sana afiyet olsun. Kulübeye geçeyim ben, dondum."

Hilmi abi yanımdan uzaklaşırken ben de onun tam tersi yönüne doğru dönmüş, elimdeki kese kağıdının bir papatya bantlanmış ağzını açarken kafeteryaya yönelmiştim ki durdum.

Elim kese kağıdının içine gitti ve parmaklarıma değen soğuk kapağın dokusunu hissettim. Parmaklarıma değen birkaç sayfa hışırdadı çıkarırken.

Kitabı elime aldığımda eski basım bir şiir derlemesi olduğunu fark etmem ile yavaşça gülümsemem bir oldu.

Sanırım bunun kimden geldiğini biliyordum.

İlk sayfayı açtığımda suratımı yalayıp geçen rüzgarla birlikte saçlarım suratıma dağıldı. Parmaklarımla onları suratımın önünden çektim ve garip el yazısıyla kazınmış köşeye baktım.

(Bazı şeyleri anlatamadığımı fark ettiğimden beri söylemek istediklerimi anlatacak şiirler arıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Bazı şeyleri anlatamadığımı fark ettiğimden beri söylemek istediklerimi anlatacak şiirler arıyorum.
Anlaman dileğiyle.
T.)

Elimde küçük, kuru papatya ile bir süre öylece kitaba baktım. Derya beni merak edip dışarı çıkmasaydı orada öylece dakikalarca daha kalırdım.

Ölü Papatyalar BahçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin