bir geçmişim

86 15 0
                                    

Feda'nın yanına doğru büyük adımlarla yürümeye başladığımda içimde büyük bir sıkıntının peyda olduğunu fark etmemin üzerinden sadece saniyeler geçmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Feda'nın yanına doğru büyük adımlarla yürümeye başladığımda içimde büyük bir sıkıntının peyda olduğunu fark etmemin üzerinden sadece saniyeler geçmişti.

Bana olan bakışları korku dolu gibiydi. Bir an, sadece bir an, bakışlarını benden kaçırdı. Uzun, kemikli parmaklarının kahverengi dosyayı sımsıkı kavradığını gördüm. Çenesi gerildi.

"Hematolog mu?" Sesim düşündüğünün gerçek olmasından korkarcasına kısıktı. "Lütfen bana tekrar nüksetmediğini söyle."

"Feda," diye fısıldadım bana cevap vermediğinde.

Gözlerini kaçırıp başını koridorun tavanına doğru kaldırdı. Adem elması yukarı doğru meyletti. Dişlerini birbirine bastırdığını çenesinin kasılmasından anlamıştım.

Ellerim kollarına çıktı. Onu, bana bakması için kendime doğru çektim ama suratını bana çevirmeyi.

Gözlerim buğulandığında hâlâ elinde sıktığı dosyaya doğru uzanıp o itiraz edemeden onu elinden çekip aldım.

Başını indirdiğine ve beni açık dosyanın içindeki kağıtları almaya çalışırken gördüğünde, "Papatya," dedi. "Yapma."

Onu dinlemedim. Arkamı dönüp dosyanın içinden çıkardığım kağıdı buğulu gözlerimle taradım.

Okuduğum her yeni cümleyle titrek bir adım atıyordum ileri doğru. Feda'dan uzaklaşmaya çalışıyordum. Belki de uzaklaşmaya çalıştığım tek şey gerçeklerdi.

Gerçek olmasını asla istemediğim şeylerdi.

Sonunda kağıtlar elimden düştüğünde hissedemediğim ve bir et yığını olduğunu düşündüğüm vücudum boş bir oturağa yığıldı. Ellerim saçlarımın arasına girdiğinde tırnaklarımı saç derime bastırdım ve öne doğru eğildim.

Gözlerim fayansların üzerindeydi ama gördüğüm tek şey Feda'nın yüzüydü.

Ellerime soğuk elleri dolandığında orada kaç dakikadır durduğumu bilmiyordum.

Birbirimizin gözlerine baktığımızda orada acıyı tattık. O kahverengi gözlerinin içinde beni yaşatıp beni öldüren büyük bir çukur vardı.

O gözlerin içinde yıldızlar vardı.
Ve ben o yıldızların sönmesine asla izin verecektim. Onu kaybetmeyecektim.

"Ölmene izin vermem."

Kollarının arasına girdiğimde kulağına fısıldadığım cümlenin keskin yanı damağımı kesti.

"Seni kaybedemem, Feda." Gözlerimden yaşlar aktı. "Asla," diye fısıldadım.

"Seni seviyorum, güzelliğim." Yutkundu. "Daima."

Ölü Papatyalar BahçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin