Kapıyı kapattığım şu andan itibaren kafede oturan sadece bir kişi vardı.
Parmaklarının eklem yerlerinde seçilen morlukların sahibi olan o genç adam.
Tarık.
Geldiğinde bana sadece siparişini söylemiş, ardından da cam kenarı, köşe bir masaya geçip çantasından dışı siyah, deri kaplamalı bir defter çıkarmış ve bir şeyler karalamaya başlamıştı.
Sessizce kapattığım kapının ardından tezgahın arkasına döndüğümde sandalyeye oturdum ve gözlerimi tekrar, bomboş dükkandaki tek dolu masaya, onun olduğu masaya çevirdim.
Sol elinin parmakları arasında hareket eden kalem önündeki deftere bir şeyler karalıyordu. Çekik, koyu renk gözleri sürekli yazdıklarının üzerinden geçiyor, bir an olsun başka bir yere sapmıyordu. Dalgalı saçları alnında dağılıyor, ara ara sarsılıyordu.
Diğer eli kahve fincanına gittiğinde kafasını kaldırıyordu ki bakışlarımı yavaşça tezgahın üzerinde açık duran Romeo ve Juliet'e indirdim. Yıpranmış sarı sayfalar bana yavaşça göz kırıptı. Ve yıllar önce, altını ne zaman çizdiğin bilmediğim bir satıra gözlerim takıldı.
"N'olur başka bir ad bul kendine,
Adın ne değeri var?
Şu gülün adı değişse bile, kokmaz mı aynı güzellikte?"Yavaşça tekrar ettim içimden ve Juliet'e sonsuz kez sevgimi sundum.
Kapının açılmasıyla birlikte kafam hafifçe kalktığında Ali abi içeriye gülerek girdi. Daha henüz söndürdüğü sigarasının izmaritini girmeden önce çöp kutusuna attığını görmüştüm.
Sandalyeden aşağıya indiğimde Ali abi elini cebine atıp çıkardığı paketi havaya doğru kaldırdı. "Tut bakalım, yüzbaşının kızı."
Paket havada süzüldüğünde tezgahın üzerinden uzanıp havada yakaladım onu.
"Teşekkürler."
Ali abi bana göz kırptığında, "Ee," dedi. "Kimse kalmamış, hadi kapatalım. Sen de yurda geç kalma."
"Aslında... Biri-"
Gözlerim daha biraz önce dolu olduğunu bildiğim boş masaya değip duraksadığında kelimelerim yavaşça soldu. Yüzümdeki tebessüm akıp giderken Ali abi bir şeyler söyleyerek kasaya doğru yöneliyordu.
Birkaç adım atıp tezgahın ardından çıktığımda biraz önce onun oturduğu masaya doğru yaklaştım.
Önce, bitmiş kahve fincanın altına iliştirilmiş olması gerekenden daha fazla bırakılmış olan parayı gördüm; sonra gözlerim yavaşça kaydı ve masanın üzerindeki gök mavisi örtünün üzerinde duran sararmış kağıt parçasını buldu.
Elimi yavaşça uzatıp kağıdı titreyen iki parmağımın arasına aldım.
(Hatırla beni.
Lütfen, lütfen, lütfen.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Papatyalar Bahçesi
Genç Kurgu(Tamamlandı.) "Seni soldurduklarını sananlar aslında senin, yapraklarının arasına sakladığın güzelliğini göremiyorlar." Derin bir nefes aldığını göğsünün şişip alçalmasından anladım. Koyu kırmızı tonlarında iri dudaklarını araladı. Alt dudağının köş...