"Korkuyorum, Papatya."
Ayan, Ali amca ve ben bu sabah gelmiştik hastaneye. Ayan sabahtan beri tahlillere girip çıkıyor, kan veriyor, değerlerine baktırıyordu. Şimdiyse psikoloji servisindeydik ve psikoloğun gelmesini bekliyorduk. Ali amca baş hekimle konuşup iyi bir klinik için yardım alıyordu, sanırım kadın eski bir dostuydu.
Oturduğum sandalyede karşımda oturan Ayan'ın elimi sıkan elini sıkı sıkıya tutmuştum. "Hayır. Sen çok güçlüsün."
"Güçlü olmak korkmamı engellemez ki."
Elini ellerimin arasından çekip oturduğu sandalyede büzülerek ellerini suratına kapadı. Mavi saçları dağılmış, sarı saç dipleri görünür olmuştu. Karşısındaki sandalyeden uzanıp tekrar ellerini tuttum ve parmaklarını yüzünden ayırarak suratındaki yaşları yavaşça sildim.
"Yalnız kalmaktan çok korkuyorum," dedi. Bir çocuk gibi büzülmüştü dudakları. Mavi gözleri gözyaşlarıyla parıldıyordu.
"Hayır. Ben buradayım." Boğazımdaki yumruyu yutmaya çalıştım. "Asla yalnız kalmayacaksın."
Ayan bana bakarken derince iç çekti. "Şimdi sana neden aşık olduğumu daha iyi anlıyorum."
Geri çekilmedim. Zaten Ayan da bana yaklaşmamıştı. Onunla aramızda arkadaşlıktan daha güçlü bir bağ olmayacağını biliyordu.
Acı içinde gülümsedi. "Kendi yaranı umursamadan bir başkasının yarasına merhem olmaya çalışıyorsun, mi amore," Gözyaşları yanaklarından aktı. Gözlerime baktı. "Sana merhem olacak o adam olmayı dilerdim."
Kapı açılıp doktor içeri yavaş adımlarla girerken ikimiz de biliyorduk ki Ayan o adam değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Papatyalar Bahçesi
Teen Fiction(Tamamlandı.) "Seni soldurduklarını sananlar aslında senin, yapraklarının arasına sakladığın güzelliğini göremiyorlar." Derin bir nefes aldığını göğsünün şişip alçalmasından anladım. Koyu kırmızı tonlarında iri dudaklarını araladı. Alt dudağının köş...