Bölüm 36"Rabb'inle tanıştır beni güzel kadın.."
Erva DİNÇER;
"Seni seviyorum Batın.."
Filmlerde, kitaplarda olduğu gibi uyanmış ve beni duymuş olsun istedim. Bir umut gözlerimi yüzüne çevirdiğimde bir daha titredim. Yüzü hala aynıydı. Bana güven veren bakışları yoktu.
Gözlerim onun kahveleriyle buluşmak için can atarken göz kapakları engel oluyordu.Açsın istiyorum ben yeni anladım sevgimi. Yeni kavuştu yüreğim ona.
Hemşire içeriye girdiğinde çıkmam gerektiğini anladım. Batın'a yaklaşarak buz gibi alnına ufak bir buse kondurdum. Elimi ellerinin arasından çektim. Tam arkamı dönmüş giderken makineler ötmeye başladı. Ben telaşla ona yaklaşırken hemşire beni dışarı çıkarmaya çalışıyordu. İçeriye doktorlar girdiğinde mecburen çıktım. Dışarı çıktığımda hepsi telaşlı gözlerle bana bakıyordu. Gözlerim annemi bulduğunda gelip sıkıca sarıldı bana.Gözyaşlarım bir bir özgürlüğüne kavuşurken korkum gitgide artıyordu.
Annemden doktorlar çıkana kadar ayrılmadım. Huzurluyum ben burada. Bir on dakika sonra kapı açıldı.Doktorlar biz sormadan açıkladı.
"Önemli bir şey yok sadece kalp ritmi bozulmuş" Meryem anne bana muzhip bakışlarla bakıyordu. Ben bir şey yapmadım ki. Hem o beni duymamıştır. Duymuş mudur ki? ay heyecanlandım şimdi.
"Peki durumu nasıl?" Agah beyin doktora sorduğu soruyla bakışlarımı tekrar doktora çevirdim.
"İyi diyemem ama hayati tehlikesini atlattı sayılır. " Doktor uzaklaştığında hepimizin dilinden bir zikir yükseldi.
'Şükür'
Rabb'im onu bize bağışladı. Yoğun bakımın önünden ayrılıp mescide ilerledim.
Vakit namazımı ardından şükür namazımı kıldıktan sonra bahçeye çıktım biraz.Bankta küçük bir kız oturuyordu onun yanına gidip bankın ucuna oturdum.
Ona baktığımda bana baktığını gördüm. Gözleri..
Gözleri aynı, aynı rüyamda gördüğüm oğlum gibi. Yutkunamadım. Boğazımda bir kördüğüm vardı sanki.
"Merhaba" dedim gülümseyerek. Gözlerinin kızarıklığından ağladığı belli oluyordu.
Bana cevap vermeyip asık suratıyla önüne döndü. Biraz ona yaklaştım.
"Neden buradasın?" küçücük bir çocuk hastanede değil parkta olmalı, her an gülmeli.
Beni yine cevapsız bıraktığında meraklandım. 7 veya 8 yaşlarında olmalıydı. Acaba konuşmasını mı bilmiyordu? Tabi ya! Bilmiyor yoksa niye konuşmasın kız? Bende konuşarak canını sıktım galiba.
"B-ben özür dilerim. Senin konuşamadığını bilseydim -" Beni mırıltısı ile susturdu.
"Annem kanser." Dediğinde benim de suratım asıldı. Acaba ne kanseri? ölümcül olanı var sonuçta.
"Annem ölecek bir kaç ay sonra" dediğinde içimde bir şeyler koptu. Küçücük çocuk ya bu. Bunu dememeli bunu, bilmemeli hemde annesine en çok ihtiyacı olan dönemde. Nasıl dayansın minik kalbi. Gözyaşlarım tekrar gözlerime ulaştığında tuttum onları. Küçük kız korkmasın.
"Belki hayırlısı -" Ayağa kalktı ve bağırmaya başladı bir yandan da ağlamaya.
"Ne hayırlısı ya? Annem olmazsa ben ne yaparım? Onun için hayırlı peki ya benim için? Ben ne olacağım o gidince? Kimsem yok benim ondan başka! Hayırlısını istemiyorum sadece onun yaşamasını istiyorum!" En son dizlerini üstüne çöküp elleriyle yüzünü kapattı.Hızla yanına gidip sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMTİHANIM~TAMAMLANDI~
SpiritualHer insanın hayatı farklıdır; dertleri, hüzünleri, imtihanları... Benim imtihanım farklı değil aslında, daha önce çok kez girilmiş bu sınava. Kimisi geçmiş kimisi kalmış... Peki ya ben ne yapacağım? Dayanabilecek miyim, bana tamamen zıt olan birine...