§
"Bak Taehyung, ben hasta değilim sadece uyumamam gerek o kadar.
Kanser olmuşum gibi davranmayı keser misin? Okula gidiyorum ben."Anne gibi arkamda dolaşıyordu tüm gün. Sorun bu değildi. Güldürmesi falan hoşuma gidiyordu ama, durmadan 'iyi misin?' 'başın ağrıyor mu?' 'başın dönüyor mu' sorularından yorulmuştum.
"Tamam, özür dilerim."
Sesinin tonundaki kırgınlık neredeyse gözlerimi yaşartacaktı.
Çok mu hassastı? Yoksa ben mi abartmıştım? Odadan çıktığında şaşkınca arkasından baktım."Çok mu abarttım ki ben?"
"O fazla hassas bir çocuk..Sen bir şey yapmadın yani."
"Gidip özür dileyeyim. Sonuçta bazılarından çok o ilgilendi benimle sağolsun."
"Of, of, of! Birilerine laf sokuldu, ama kime?"
Jimin'e gülüp Tae'nin peşinden odasına ilerledim. Lafım Yoongi'ye idi. Ve de ufacık da olsa Jungkook'a. Hepsi benimle ilgilenmişti, ama o ikisinden başka. Kapıyı tıklatıp içeriye girdiğimde, oyun konsolunun önünde oturmuş oyun oynuyordu.
Sırıtarak, yanına geçip oturdum.
Trip attığı mimiklerinden apaçık ortadaydı."Oy, oy benden 1 ay küçük Taehyung bana trip mi atıyormuş?"
Yanaklarını sıkmaya başladığımda ifadesizliğini sadece 2 saniye koruyabilmişti. Sonra da gülmüştü.
"Özür dilerim, biraz sert çıkıştım galiba."
Ellerimden kurtulduktan sonra gülerek konuştu.
"Önemli değil Noona, hadi seni okula bırakayım."
Saçlarını karıştırıken, beline çıkmıştım. İki kardeşe benziyorduk ve acayip eğleniyordum.
"Bak Noona, bugün bana yaptığının yarın intikamını al- ah, acıdı. Görürsün sen!"
Ayağa kalktığında, çığlık atarak boynuna sarılmıştım. İçeriye telaşla giren Yoongi bizi görüp göz devirdi ve odadan çıktı.
"Şu an acayip yükseklerdeyim biliyor musun?"
"Belimdesin ondan Jenjen."
"Kes be, havamı bozma."
Gülüşerek salona geçtiğimizde, herkese el salladım.
"Gören de devlet başkanı sanacak."
"Zaten biriniz iki dakika dayanamayıp havamı bozacaksın yani."
Zıplayarak belinden inip, elimi omzuna vurdum.
"Sağol Taetae. Ama şimdi okula gitmem gerekiyor. Yalnız(!)"
"Tamam, tamam sonra görüşürüz."
Geri geleceğimi sanmıyordum. En son bunu söylediğimde yine kendimi burda bulmuştum ya, o ayrı bir ironiydi. Taehyung'a teşekkür etmek amacı ile sarıldığımda karşılık vermişti.
Boyu biraz benden uzundu. Yani rahatca başımı omzuna koya biliyordum."Görüşürüz." dedim.
Sonra da hiç kimseye bakmadan çıktım.Bakamadım. Onlara borçluydum. Ailemin bana kaç yıldır vermediği huzuru ve şefkati bir gün içinde vermişlerdi.
Hepsini seviyordum. Yoongi'yi bile. Biliyordum suçu yoktu, bilmiyordu hiçbir şeyi. Ama küçüklükten kalan bir nefretim vardı. Geçmiyordu. Ama o da geçirmek için bir şey yapmıyordu..
Sonunda okula vardığımda, günüm Lisa'nın on bin tane sorusunu cevaplamakla geçmişti.
Çıkış vakti geldiğinde ise, bahçeye çıkıp diğer öğrenciler gibi evime gitmek için çıkışa ilerledim. Bakışlarım yolun sol tarafına kaydığında, tanıdık bir sima gözüme çarpmıştı.Jungkook, siyah bir Porche'ye yaslanmış bir şekilde bekliyordu. Ardından bir kız yanına geldiğinde, doğruldu. Burası normaldi de sarılması ve öpmesi?
Bakışlarımı kaçırarak onların ters istikametinde ilerledim. Bu görüntü beynimde bozuk plak misali tekrarlanırken, kısa bir zaman içinde silinmesi gerekiyordu fakat silinmemekte ısrarcı gibiydi..
§
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheiro no cangote | jenkook
FanfictionSaçları boynuma değdiğinde huylanırken, burnunu boynuma hafifçe sürtüşünü hissettim. Ardından hoş sesi fısıltılı bir şekilde yankılandı kulaklarımda. "Cheiro no cangote." [ Jennie ๑ Jungkook ] © mavitzm | 2018