Öpebilirsin sabaha kadar beni,
Ama bu kalp olamayacak artık eskisi gibi.§
Kelimeler..
O kadar yanlış kullanmak için seçiliyordu ki, sonunda suç yeniden onlara kalıyordu. O kelimeyi yaratan herbir harf bu kadar yük sahibi olduğundan habersizdi tabi. Haberleri olsaydı şayet, yaptıkları günahın boyutunu ölçemez, terkederdiler bulundukları yeri."Hiçbir kelimem, açtığım yaranın merhemi olmayacak biliyorum."
Bir odada iki insan düşünün. Biri kırık, diğeri paramparça. Kırık olan, paramparça olanın hâlinden anlardı diye umuyordum. Ama görünüşe göre, anlamamıştı.
"Sana her şeyi anlatıp, gideceğim, Jennie. Gideceğim, çünkü anlattıklarımdan sonra, ne yüzümü ne de ismimi hatırlamak isteyeceksin. Gölgen olacağım affedene kadar. Ama sonsuza kadar gidemem artık."
Bakışlarım televizyondaki belgeseldeyken, kulaklarımın dikkati ona kesilmişti. Hissediyordum. Bu sefer ağır bir acı depremi, tam da yanımda oturan adamın kelimelerinin ardından üzerime saldıracaktı.
"Senden yardım istemeye gelmemiz aslında boş bir olaydı. Onu halletmek oldukca kolaydı bizim için. Ama sana ulaşmak için bir sebep bulunmalıydı. Dede'nin varisi olacaktın ve bunun için istekli olduğunu düşünüyorduk.
Dışardan hiç de iyi birine benzemiyordun çünkü. Ardından yavaşca sen bizim hayatımıza girdiğini sanarken, biz senin hayatına girmeye başlamıştık. Bunları gruptaki birçok kişi bilmiyordu. Yoongi de. Aranız açık olduğu içinde pek karışmıyordu bu meseleye. Ve de..""Ve de bana yaklaşmak için en talipli üye sendin. Çoğunun sevgilisi vardı ve bazılarıda uğraşmak istemiyordu."
Boğazını temizleyip, başını ağır bir şekilde salladı.
"Usta bir oyuncu olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Hem oyununu oynadın, hem de duygularımla."
Cümleler ağzımdan çıkmak istemezken, gözyaşlarımın süzülüşünü hissediyordum.
"Hayır, hayır. İlk başta öyle görünebilir, ama artık çok değişti, Jennie. O gün o sinirim, bu yalanları öğrenip benden uzaklaşacağını düşündüğüm içindi."
Sinirle güldüm.
"Acaba bu cümlelerin gelecekte hangi oyun için olduğunu bana anlatacaksın."
Ayağa kalktığımda bileğimden yakalayıp, sıkıca tuttu.
"Bunu yapma. Bağırmadan, vurmadan böyle sessizce benden uzaklaşma."
"Artık yalnızca senden değil, Jungkook.."
İşaret parmağımı sertce kalbinin üzerine bastırdım.
"Kalbin, benim için çok kirli bir alan."
Gözlerini sıkıca kapattı. Ağır olmuştu. Ona çöken ağırlığın on katı bana çökmüştü aynı zamanda. Bileğimdeki elimi çekecekken, kolumdan tutup kendine çekti ve dudaklarıma kapandı. Bu normal bir öpüş değildi onun için. Aynı zamanda benim için. Bir ayrılığın, bir vedanın habercisiydi. Tuzlu gözyaşlarım dudaklarımızın arasında kendine yer ararken, geri çekilmek istedim. Ama ellerini yanaklarıma yaslayıp, bir su misali içti dudaklarımı. Karşılık vermedim. Veremezdim!
Lanet olsun.
Ardından dudakları yavaşca kayarak çeneme kondu. Oradan da boynuma ilerledi. Derin bir nefes çekişini duyarken, burnuma temas eden saçları boğazımdaki yumruları tetikliyordu. Geri çekildiğinde, son durağı alnım oldu. Sessizce ağlarken, karşımda acı çeken suçlu adam kalbime azap veriyordu. Çıkıp gitmeliydi artık. Bu kadar zulüm bana fazlaydı.
"Kendine iyi bak. Her zaman bir adım arkandayım."
Fısıltılarının ardından, hızlıca geri çekildi ve çıkış kapısına ilerledi. Yoongi de onun ardından çıkıp giderken, ayak bağlarım çözüldü. Koltuğa otururken, önümde eğilen bedenin cümlelerini duyamıyordum. Hiçbirini hak etmemiştim. Hayattan isteğim küçük mutluluk kırıntılarıyken, bunların hiçbirini hak etmemiştim.
"Jennie!"
Parmakları çenemi kavrayıp, kaldırdı sertce.
"Ağla artık.."
Bunu beklermiş gibi boğazımda düğümlenerek kalan, 1 günün hıçkırıkları gün yüzüne çıktı.
"Ona hiçbir şey yapmadım ben, Lisa. Aptal gibi sevmekten başka hiçbir zararım dokunmadı."
Yanıma oturup, başımı göğsüne yasladı.
"Söylesene hayat beni istemediğini neden bu kadar belli ediyor?"
"Saçmalama, Jennie, inan ki, geçecek. Ona hak vermiyorum, ama eğer gerçekten seni seviyorsa kalbin bunu hissedecek. Seviyorsan, ikinci şansı ona vereceksin."
"Duygularımı bir kez daha sorgulamak istediğimden emin değilim."
Unutmadan yaşayamazdım.
Unutursam da yaşayamazdım.O kadar acı çekiyordu ki iki beden de, bunun dermanını birisi ölesine ağlamakta, diğeri ise sinir krizler geçirerek adam dövmekte görüyordu.
Oysa çare basitti.
Sarılmak..Gurur ve inadın işbirliği bir kez daha tek kalpte birleşmiş insanları ayırmakta iyi iş çıkarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheiro no cangote | jenkook
FanfictionSaçları boynuma değdiğinde huylanırken, burnunu boynuma hafifçe sürtüşünü hissettim. Ardından hoş sesi fısıltılı bir şekilde yankılandı kulaklarımda. "Cheiro no cangote." [ Jennie ๑ Jungkook ] © mavitzm | 2018